0 0
Read Time:9 Minute, 21 Second

HEVLER KATLİAMI VE GÜNEY KÜRDİSTAN’DA AMAÇLANANALAR

Sema SULTAN

Kürtlerin özgürleşme ve devletleşme ihtiyaçları, bugün de bütün yakıcılığıyla gündemdedir. Ortadoğu’da başta Türkiye olmak üzere bölge devletlerinin temel politikaları yine Kürt sorunu merkezli gelişmekte. ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra ise bu devletlerin ilgi ve yönelimleri Güneyin statüsünün ne olacağına ve gelişmelerin Kürdistan’ın diğer parçalarını nasıl etkileyeceğine kaymıştır.

Aylardır TC devleti Güney Kürdistan’da kendisinin denetimi dışında yaşanacak bir gelişmeye izin vermeyeceğini dile getiriyor. TC, her fırsatta saldırgan politikalarını uygulamaktan kaçınmıyor. Dün PKK’ye karşı işbirliği yaptığı Güneyli güçlerin (PDK ve YNK) temsilcilerini bugün “devlet adamı” sıfatıyla görmeyi hazmetmemektedir. Yine bu güçlerle Kongra-Gel’e karşı ortak operasyona gidememenin derin öfkesini yaşamaktadır.

Evet TC, geleneksel inkarcı ve imhacı politikalarını bütün açıklığıyla uygulamaya devam ediyor. Kürt fobisi bütün dokularına işlemiş olan TC’nin iç ve dış politikalarını bu eğilim yönlendirmektedir. İçte teslimiyetçi Kongra-Gel’ın kırıntı taleplerine dahi abartıyla (“Terör örgütü hızla siyasileşiyor” söylemleri gibi) yaklaşıp bütünüyle teslim alıncaya kadar sıkıştırmaktadır. Dışta ise ekonomik, siyasi ve askeri tavizler pahasına Kürtlerin kendilerini yönetmesine, ulusal kimlikleri etrafında örgütlenmelerine ve devletleşmelerine izin vermeyeceğini, bunun için kan dökmekten çekinmeyeceğini belirtmektedir. Bu temelde çıkarlarının ortaklaştığı diğer sömürgeci devletlerle (Suriye ve İran) var olan ittifakını güncelleştirmiştir. Suriye’nin teslim ettiği Kadekliler, İran ile ortak operasyon düzenleme çabaları hep bu çerçevede gelişmiştir.

Tam da bu gelişmelerin hemen sonrasında Güney Kürdistan Kurban Bayramına kanlı bir saldırıyla girdi. 1 Şubat günü PDK ve YNK bürolarında yapılan bayramlaşma törenine düzenlenen eş zamanlı saldırıda (en son bilgilere göre) 109 Kürt yaşamını yitirdi, 200’debn fazla insan ise yaralandı. Bu saldırıların hedefleri, çapı, zamanlaması düşünüldüğünde oldukça organize ve profesyonel güçler tarafından bu katliamın gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Saldırıyı Ensar El İslam örgütüne yakınlığı ile bilinen Ensar El Sünnet adındaki örgüt üstlense de bunun gerçek sorumluları gözden kaçıran bir adres olduğunu belirtmeliyiz. O halde bu örgüt hakkında kısaca bilgilenmekte yarar var.

Bu tür İslami örgütlerin emperyalistler tarafından desteklendiği en azından gelişmelerine göz yumduğu defalarca yazılıp çizildi. Bu örgütlerin anti-emperyalist karakterlerinin olmadığını, çağdışı İslam ideolojisinin ezilen halklara ve sınıflara bir gelecek vaat etmekten uzak olduklarını yinelemeliyiz. Çoğu da ulusal ve sınıfsal kurtuluş mücadelesi veren sosyalist hareketlere karşı savaşmıştır. Örneğin Hizbullah’ın PKK’ye karşı kontra faaliyetler gerçekleştirdiği devletçe de itiraf edilen bir olgudur. Yine İstanbul’daki Sinagoglara intihar saldırısı yapanlardan birisinin ailesi MHP’li, diğerinin ise PKK’ye karşı savaşan korucu aşiretindendir. Benzer bir durumda Endonezya’nın Bali adasındaki turistik eğlence merkezine yönelik saldırıyı düzenleyen örgüt de Doğu Timor’un kurtuluşu için savaşanlara karşı kontra faaliyetlerde bulunmuştur.

Askeri istihbarat uzmanları devletlerin bu örgütlere ajanlarıyla sızdığını, örgüt politikalarını ve eylemlerini yönlendirdiklerini, devlet isminin bu tür işlere bulaştırılmaması için taşeron örgüt kullandıklarını, lojistik destek sunduklarını kendileri belirtiyorlar.

Ensar El İslam’ın lideri olan Kraker de 1980’li yıllardan beri Pakistan ile ilişki içinde. Bu örgütün lider kadrolarını tüm zayıflıklarıyla tanıyan Pakistan istihbaratının da Türkiye ile yakın işbirliği içinde olduğunu hatırlatmakla yetiniyoruz. Irak işgalinden sonra YNK ve PDK’nin ABD ile ilişkilerinden rahatsız olan Türkiye Kraker ve grubuna hareket kolaylığı sağlıyor. Bu bilgiler Norveç’te tutuklanan Mela Kraker’in Oslo polisine anlattıkları ve basına yansıyan polis raporları ile de teyit edilmektedir. Örgütün mali kaynaklarını Türkiye üzerinden aktardığı sadece dışa yansıyan bilgilerdir. Şimdi de bu saldırılarla nelerin amaçlandığını açmakta yarar var.

ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra Güney Kürdistan diğer bölgelere göre daha sakindi. Şiddetin Güneye kaymasının ardından YNK ve PDK’nin “Bölgenin kontrolü bizim elimizde olduğu için sakin” tezini ileri sürmeyecekleri düşünülmektedir. Güneyde gelişecek kaos ve şiddet ABD’nin bu alanda da askeri ve politik ağırlığını daha fazla hissettirmesi sonucunu doğuracaktır. ABD Kürtlerin ulusal-coğrafi federasyon talebini geri çekmeleri doğrultusunda daha ısrarcı olacaktır. Bunun için “ulusal-coğrafi federasyon talebiniz kargaşa yaratıyor. Bundan siz de zarar görüyorsunuz. Biz de oturtmak istediğimiz düzenin sağlanmasında zorluklarla karşılaşıyoruz” diyebilirler. ABD’nin üzerinde durduğu “İllere göre federasyon” tezinde daha ısrarcı olacağı anlaşılıyor. Böylelikle ABD, Kürtlerin kendilerini yönetmesi ve devletleşme adımlarından rahatsız olan sömürgeci devletlerin tepkilerini frenlemeyi, Irak içinde de bir dengeyi –suni de olsa- yaratmayı arzulamaktadır. Nitekim bugüne kadar Kürtlerin taleplerine ABD’nin geçiştirmeci yaklaştıkları gibi, Kerkük’ün statüsünden söz etmemektedir. Hatta Barzani’nin ulusal taleplerde olmasından sıkıntı duyduklarını belirtmekten çekinmemişlerdir. ABD bir yandan Türkiye’ye Kürt federasyonlaşmasına izin vermeyeceğinin garantisini verirken, Kürtleri de oyalamaya devam etmektedir. Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ’un Kürtlerin bir devlet kurmaları halinde çok kan döküleceğini söylemesini yalnızca bir tehdit olarak algılamamak gerekir. Bu sözlerle TC’nin gerçek yöneticilerinin Kürtlere yaklaşımının özü vardır.

Yine Güneyde yaşanan şiddet ve kaos ortamı ABD ve diğer sömürgeci güçlerin tam da istediği gibi merkezi Irak ordusu içinde peşmergelerin eritilmesi, silahsızlandırması tezine de güç verecektir. Bunun için de Kürtlerin güvenlik zaafı içinde olduğu, Irak ordusu içinde daha iyi eğitilebilecekleri, kendilerini düzenli ordu içinde daha iyi eğitebilecekleri söylenecektir.

Güneydeki devletleşmenin diğer parçalardaki Kürtleri ulusal, siyasal ve kültürel talepler doğrultusunda harekete geçireceğinden çekinen sömürgeci devletler, Güneyin federasyon taleplerinin şimdiden bastırmayı ve olası bir oluşumun önünü almayı hedefliyorlar. Özetle belirtecek olursak, bu saldırıların başta Güney Kürtleri olmak üzere bütün Kürtleri sindirmeyi, bastırmayı, geri adım attırmayı hedeflediğini belirtmemiz gerekir. Güneye ABD’nin Irak işgalinden bu yana dilediği gibi girip çıkamayan TC açısından iki başlık öne çıkmaktadır.

Bir: Kadek-Kongra-Gel’in dağlarda kalmış, af beklentisine takılmış, eylemsiz, ama silahlı güçlerinin Türkiye’ye teslime zorlanması. Bunun için ABD ile ortak operasyon yapmasına izin verilmesini istiyor.

İki: Güneyde ulusal-coğrafi bir federasyon ve Kerkük’ün Kürtlere bırakılmasına izin verilmemesi.

TC, ABD’ye Kürtlerden daha öncelikli ve önemli olduğu vurgusuyla yaklaşmakta ve ağırlığını hissettirmeye çalışmaktadır. Yine PGK ve YNK ile Kongra-Gel’e karşı tam bir işbirliğine gidip itaat beklemektedir. Ancak gerek ABD ile, gerekse anılan güçlerle ilişkilerinde bazı pürüzler yaşamaktadır. Her şey istediği çerçevede gelişmiyor. ABD ile Kongra-gel’e karşı operasyonda zamanlama ve öncelik sorunu yaşıyor. ABD, Saddam’a karşı tam bir işbirliği yaptığı Kürtlerle şimdilik bir sorun yaşamak istemiyor. Yeterince sorun yaşadığı Irak’taki karmaşaya Kürtlerin eklenmesini istemiyor. TC ise Güneydeki gelişmelerin dışında kalmaya son derece tahammülsüz . Bir biçimde bu alandaki askeri ve siyasal etkisini sürdürmek ve gelişmeleri etkilemek istiyor. Türkmenlere ilişkin koparılan kıyamet, bazı kontra saldırılar TC kaynaklı gelişmelerdir.

Bugün dünyanın dört bir yanındaki Kürtler, ayağa kalkıp bu saldırıları lanetliyor ve Güneydeki kardeşleriyle dayanışma içine giriyorlar. Bir çok örgüt, kurum, kuruluş birlik mesajı verdi. Bize göre de halkımızın yaşadığı sancıların bitmesinde ulusal birliğin sağlanması elzemdir. Ancak birlik esprisi hangi zeminde, hangi ilkeler etrafında kurulur ve süreklileşir?Bu sorulara doğru yanıtların verilmesi gerekir. Kuşkusuz ulusal birlik Kürdistan sorununun doğru tespit edilmesi ve çözüm perspektifinin be gerçeğe göre saptanmasından geçer. ABD’nin her zamanki gibi kalıcı ittifakları değil, kalıcı çıkarları vardır. ABD’ye bel bağlamak, Kürtlere hep hüsran getirmiştir. Bugün de bu tehlike yaşamlaşmaktadır. Öte yandan TC’nin demokratikleşeceğini, Kürtlere hak tanıyacağını beklemek de artık ham hayalle açıklanmayacak kadar vahim bir duruma işaret etmektedir. Kürt halkının bağımsız duruşuna işaret etmeyen hiçbir çözüme itibar etmemek gerekir. Halkımızın geleceği kendi ellerindedir. Halkımız sosyalist bir örgüt ve gelecek projesiyle büyük bir direniş tarihi yaratmıştır. Partimizin ’78 devrimci ruhuna sarılmak bugün en temel görevdir. Hevler katliamı, tarihi trajedilerle, katliamlarla dolu Kürdistan halkının ilk acısı değildir. Son acısı olması ise devrimci çizgi ve ideolojiyle ayağa kalkmış milyonların her türlü işbirlikçi, tasfiyeci, teslimiyetçi, reformist çizgiyi reddedip yeniden Mazlumların ve Kemallerin yolundan yürümesine bağlıdır. Bunun için tüm yurtseverleri, sosyalistleri ve devrimcileri mücadeleye çağırıyoruz!…
HAWAR

Bir çığlık kopar

ayazlı sabahlarda,yayılır ateş

su da yanar

çiçekler solar

Talansız yaşamlara

özgürlüğe

susamış özlemler yanar

Bir tufan kopar

kış susar

çiçekler solar

Işıltılı elbiseli kadınlar

bayram gülüşlü çocuklar

şal u şepikli erkekler

bir bayram sabahı

sevinçlerine düşen dehşetle

yanar

Yıkılan duvarlar

kalkan tozlar

savrulan bedenler

ve yayılır ağıtlar

Hawarlar

Dicle’nin gümüş ışıltılı

yanık sesli çocuklarının

acılı tarihine

sömürgeciler

Hevler’de bir halka daha ekler

Amerikan riyakarlığı

sömürgeci zulmüyle

kol kola gezer

Mazlumlar

sahte barıştan

talancılara yaslanmış Ağalardan

daha ne bekler

Bir yıl

Bir yıl daha geçecek

Bir yıl da

Munzur coşkun akacak

yine Hakkari’de laleler açacak

Acılarını örsle döven

Diyarbakır’ın

Halepçe’nin ahını bırakmayan

Dicle’nin çocuklarına

sıra gelecek

Bir çığ kopar

Er meydanında zalimler de yanar.

6 Şubat 2004

Sema

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter