0 0
Read Time:5 Minute, 37 Second
Louvre müzesinin önünde biriken kalabalık ite kalka ilerliyor. Oysa tarihi kalıntılar olarak bilinen çeşitli halk ve ulusların tarihini, köklerini ve kültürünü yansıtan heykeller, biblolar ve mermer yontular öyle sessiz sakin duruyorlar bu itişme karşısında. Otantik bir sessizlik hakim mermer yontular arasında ve yüzleri birbirlerine doğru mağrurlaşarak bakıyorlar birbirlerine. Görünmeyen bir bağ var aralarında, kendi topraklarından koparılarak buraya getirilmeleri onların ortak bir yazgısı!

Ve kimsede ayrımında değil bu taş yontuların, çıplak mermerlerin, küflü bibloların nerden geldiği ve kime ait olduğunun.. dehşetli bir saygı, görünmeyen garip şaşkınlık ve geçmişe doğru uzanan özlemin verdiği ürperti.. Bu günün teknolojisinin yarattığı bireycileşmiş insan tipinin yalnızlığına mahkum olmuş dünyasındaki sanatı ile bu heykeller, taş ve mermer yontuların dönemine ait insanın canlı sanat dünyası ne kadar farklı, ne kadar gizemli..

Önünde durduğum Bronz bir Aslan tarafından korunan Kürd köklerinin bir kolu olan Urkiş’in eski Hürri kralının taş yazıtına bakıyorum.(**) İlginç bir bronz! Beynimin içinde derin bir uğultu peydah oluyor.. örs ve çekiç sesleri.. işgal orduları.. savaşın yarattığı toplumsal yıkıntılar ve bu yıkıntılar içinde kayıp olan bir ulusun o kadim kökleri.. Bronzun Milattan önce bin iki yüz yıllarına ait bir tarih notu var fakat bu günkü Kürdlerin ataları olduğuna dair tek bir belirti yok..

Evet dünyanın en ünlü baş kentlerinde yer alan ulusal müzelerinde Kürd’lerin atalarına ve günümüz Kürdlerine ait olan sanat yapıtlarının Kürd’lere ait olduğuna dair tek bir açıklama yok, niye yok? Nasıl olurda bir halk, bir ulus olurda onun kendisine ait sanat eserleri, mimari yapıları olmaz?
-Korkunç bir yanılsama!

Oysa, Kürdistanı işgal eden sömürgeleştiren bölge devletleriyle onların uluslar arası ilişkideki devletleri Kürdlere ve Kürdistan’a ait olan tüm yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarını kendi ülkelerine taşımakla yetinmemiş birde Kürdlere ait olan sanatını, kültürünüde kendilerine mal etmişler. Kürdlerin tek başına kalan bir şeyi oral sanat dediğimiz ses sanatını çalamamışlar ve onu bozamamışlardır.. Denegebejlerin sürdürdüğü o inatçı tavrını saygıyla bağrımıza basmak gerekir.
Fakat aynı karşı koyuş ve direnmeyi kendi ulusal kaynağından beslenmesi yerine ona yabancılaşmasını gördüğümüz iki örnek vardır, bunlardan biri Kürt Yaşar Kemal edebiyat alanında, diğeri Ahmed Arif şiir alanında.! Bu iki örneği sunmamın nedeni; bilinen ve göklere çıkarılan bu iki insanın yazılarında, şiirlerinde Kürd lirizmini bulmak mümkün değil,aksine şiir ve edebiyatın konu olduğu yerler Kürdistan olmasına rağmen dil açısından biçim açısından beslendiği kaynak Kürd lirizmi değildir.

Çok bilinen ve herkescede ezbere okunan Ahmet Arif’in otuz üç kurşun şiir’i otuz üç Kürd köylüsünün Türk askerleri tarafından kurşuna dizilmesi olayının anlatımıdır. Bu anlatımın dil açısından iki dönemi mevcuttur; birincisi : şiir’in yazıldığı döneme ait dil üslubu,ikincisi ise 12 Mart sonrası dil üslubu! Birinci döneme ait dilde okunan bu şiir Kürdçe den çevrilmiş gibi bir tadla okunurken burada farkında olmadan Kürd lirizmini buluruz, fakat aynı lirizm 12 Mart sonrası sadeleştirilmiş halinde bulmak mümkün değil, tamamen bir yabancılaşma görülür. Şimdi, bahsettiğim bu iki döneme özgü olan şiirden bölümler veremeye çalışayım:
Şiir’in yazıldığı dönem:

“Kirveyiz, hısımız, kanla bağlıyız/ karşıyaka köyleri, obalarıyla/ kız alıp vermiş yüzyıllar boyu,/ birbirine karışır tavuklarımız/ bilmezlikten değil,/ fukaralıktan “
Burada bir akış bir lirizm bir kök var ve bizi kendi gerçekliğimize götürür, bir bütünlüğe ulaşırız, fakat ikinci dönem yazılan da ise farklı bir yerdeyiz:

“ Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız/ karşıyaka köyleri, obalarıyla/ kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,/ komşuyuz yaka yakaya/ birbirine karışır tavuklarımız/ bilmezlikten değil fıkaralıktan( fukaralık değil),”
Burada ise bir kopuş, bir yabancılaşma mevcut ve yukarıda ki bütünlük burada parçalara dönüşüyor, yani milli misak-i’nin kabulu ile Lozan 1923 antlaşmasının gereği olan parçalanmışlık esasıyla farklı ülke farklı ulusların yan yana komşu olduğu teziyle hareket edilmektedir, Kürdistanın sömürgeleştirilmesi sonucu olan parçalanmışlık komşuluk düzeyine ve kardeşlik ülküsüne çıkarılıyor. Dikkat edilirse Türk halkında şöyle bir bakış mevcuttur,” biz kardeşiz!” Ama nedense Kürd kardeşin hiçbir hakkı hukuku yok! “hısımız” yerini “kardeş”e bırakıyor ve komşuluk ilişkileri içinde ise tavuklar birine karışıyor!

Tabi, Ahmet Arif veya Yaşar Kemal ve benzerlerinin tartışması eleştirilmesi edebiyat alanında ve asıl Kürd edebiyat eleştirmenlerinin işidir. Ben sadece sanatın işlevi açısından kısa bir örnek vermem gerekiyordu.

1960 sonrası Kuzey Kürdistan bölgesinde ayaklarını sol düşünce ile yere basan Kürd ulusal demokratik güçleri sanata biçimsel ve ideolojik olarak bakmışlardır. Oysa sanatın bilimsel bir güzelliği taşıdığının farkında olamamışlardır. Örneğin, Galile o bilinen dünya dönüyor çalışmasında elde ettiği bulguları büyük bir zarafet olarak adlandırır, yanı ulaşmış olduğu bulguların ne kadar estetik güzelliği olduğunu gördüğünde derin bir haz duyar, aynı şey Einstein’nin ve atom fizikçisi R. Oppenheimer kendi alanlarındaki çalışmalarında sanatın donanımlı bir güzellik ve insanın yer yüzündeki konumuna uygun olduğu ve sıcak ilişkileri yansıttığını söylerler.

Kürdistanda da bu böyledir ve Kürdler tarihleri boyu doğayla kendi arasında bir diyalog oluşturmanın canlı renklerini yaşarlar ve bu renkler genellikle Kürd ressamlarında çok görünen ve belirgin olan bir özelliktir. Örneğin Kürd Ressam Mansur Ahmed’in resimlerinde bunu görürüz, Tekin Fırat’ın resimlerinde aynı özelliğe sahip. Renklerin yoğunluğu içinde yüzer izleyici kendini ülkesinde bulur. Kürd kadınlarının giyimlerindeki renklerin yoğunluğu, el işi dokumalarında da mevcuttur.. genç kızların giydiği gül dallı, simili kumaştan elbiseler bir bayram havasındadır.. Halılarda, kilimlerde çok işlen motifler doğal renklerden öte bir ulusun kendi renklerine dönüşür.

Fakat, o bir yanda ise siyasal süreçle birlikte Kawa yaşadığı dönemi ve toplumsal işleviyle yürüttüğü sanatı ve bundan doğan mücadele başkaldırısı yerine karikatürleştirilerek asmbol haline getirilmiştir. Bu konuda yeterli bir kaynağa ulaşmış da değiliz. Oysa, halk hikayelerinde, o uzun kasvetli kış gecelerinde anlatılan masallardaki kahraman Kawa farklıdır. Kawa sanatkardır ve durmadan dövdüğü demire örsüyle biçim vermektedir, nakışlar işlemektedir. Sedef saplı hançerlere Kürd motifleri işler Demirci Kawa. Siyasal süreçle Demirci Kawa sanatçı değildir, başkaldırınin, bir ihtilalin öncüsü, zulmün yıkıcısıdır, fakat onun sanatçı kimliği elinden alınarak yapılmaktadır.
Bunu Kürd heykeltıraşı olan Ferhat’ da görmek mümkün. Ferhat taş yontucusu, olarak anılmaz, aksine o Şirine aşık olduğu için onun uğruna külüngü ile dağları deliyor! Ve, Kürd heykeltıraşı olan Ferhat efsane olur, rivayete dönüşür, aşk yaşamının mistikliği içinde havaya uçuyor ve o bir Kürd Heykeltıraşı olma kimliğinden yoksun bırakılıyor. İşin ilginç yani birde Türkleştiriliyor!

Newroz aynı biçimdedir, ezberlenmiş baharın müjdecisi ve mücadelenin ateşidir. Ama, Perslilerin Newrozu bir kültür, bir sanat biçimindedir, bayramlarını o eşsiz Pers dans ve figürleriyle donatırlar.. bir nakış bir düğün işlevi söz konusu iken, Kuzey Kürdistanlı ulusal demokratik güçlerince Newroz kutlamaları kendilerinin bir reklam aracı ve ne kadar taraf topladığı alışılmış bir iki sanatçıdan öteye gitmeyen örgüt ve parti bildirilerinin okunmasıyla kutlanır ve oraya gelen kitle Newroz bayramını yaşamak yerine ideolojik ve politik yaptırımlar altında disipline edilir .

M.M.Karataş
(**) Dünya başkentlerinde ve çeşitli ülkeler de bulunan Kürdlere ait el sanatları olan seramik, taş ve mermer yontuları ve bronz çalışmalarının KÜRTLERDE SANAT adlı kitabıyla Nergiza TORİ ulaşabildiği kaynaklardan yararlanarak bize sunmasından dolayı ona teşekkür ediyorum. Keşke Nergiza TORİ’lerimiz birkaç yüz tane olsaydı. Koral yayınlarında çıkan bu kitabı tüm Kürdlerin okumasını isterim kendi tarihi köklerine bir yolculuk olacak

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter