Emperyalist kapitalizmin lider güçleri ABD ve yedeği İngiltere'nin başını çektiği güruh Ortadoğunun yeniden şekillendirilmesinde tam hız yol alacağa benziyorlar.diğer Emperyalist Odaklardan başını Rusya 'nın çektiği grup biraz daha geriden ve ağırdan alacağa benzer.Salyalı siyonist İsrail ağababalarının verdiği açık destekle Ortadoğu Halklarının belalısı olmaya ve katliamlarını sürdürmeye devam ediyor.
Gidişat öyledir ki ve daha önceki makalelerimiz de de ele aldığımız gibi hızla bir yeni dünya savaşının ortasına emperyalist güruhların daha fazla para-güç ve iktidar hesaplarının kurbanı olarak sürüklenmektedir.
Ezilen ve sömürülen geniş milyarlar bu kez de kanlı bir savaşın göbeğine hızla aktarılmaktalar.bu savaş bir önceki savaşlardan kesinlikle farklı bir savaş olacaktır.Emperyalist güruhun biyolojik ve nükleer silahlar dahil bir çok yeni silahını bu savaşta kullanabileceğinin bir çok sinyali vardır.Ciddi bir hegemonya savaşının halklar üzerindeki yıkımının varlık ile yokluk arasında olduğunu ve olacağını sanırız yeniden ifade etmeye ve açıklamaya girişmeye sanırız gerek bile yok..Bu savaş öncekilerden kesinlikle farlı olacak.Dünya üzerinde hegemonya savaşına doğuda ki emperyal hedefleri olan Çin,Japonya'nın da katılacağı K. Kore'nin bu anlamdaki çıkışlarının gizli destekçilerinin Çin burjuvazisi olduğunu sanırız herkes açıkça görmektedir.Ama belirtmeliyiz ki , bu savaşın ana merkezi ve tetikleyicisi Ortadoğu üzerindeki hakimiyet kavgası oluşturacaktır.Bunun esas nedeni ise herkesin de bildiği üzere petrol ( dünya petrol rezervinin %55inin ortadoğu da bulunması)üzerindeki hakimiyet kavgasıdır.
Bu kavgada siyonist israil'in ilk etapta kullanılmasının akla uygun olmayan hiçbir tarafı yok gibi gözüküyor.İsrail'in mevcut koşullarda yıllarca savaşın içinde pişmiş ve sürekli bir biçimde çıban başı gibi gözüken Suriye ve İran üzerine gitmesini haklı gösterebilecek onlarca nedeni var kendilerine göre.Hariri'nin katledilmesi ile başlayan Cia-mossad planı yürürlüğe konulmayı bekliyordu.Aylardır tehdit edilen Suriye ve İran için de ateş ile barutun kokusu artık enselerinde.Bu arada çok güvendikleri Avrupalı emperyalistler ile Rusya son G-8 zirvesinde herhaldeki diğer emperyalist odaklardan gerekli rüşveti almışlar ki geçici olarak sessizliğe gömüldüler.Siyonist İsrail in ilk etapta saldırılarına karşı çıkan Rusya ve arkasından Fransa saldırıya şimdilik seyirci kalmayı seçmiş durumdalar.Ortadoğu halkları başta Filistin ve Lübnan da olmak üzere kıyım ve katliamdan geçerken Arap Halklarının ciddi bir desteğine de sahip değillerdir.Suriye dışında diğer Arap devletleri hemen hemen emperyalistlerin uşaklığını yapmaya devam etmekteler.Geçmişin Arap birliğini savunan ülkelerinden Mısır,Libya dahil olmak üzere ses ve seda çıkmamaktadır.Çok yönlü bir emperyalist kuşatmanın sıcak bir dünya savaşına evrilebileceğinden end,şeli de olan güruh her an tetikte kendi çıkarlarının tehlikede olduğu sıcak anı beklemeye koyulmuşlar gibi.
Öte yandan Avrupa;Rus;Çin ve Japon emperyalizmi ve de diğer bilimum dünya devletleri bu savaşta yani İsrail siyonizminin ve abd emperyalziminin Lübnan ve filistin'deki boğazlama faaliyetlerini son Roma konferansıda göstermiştir ki seyretmeye en azından bir süre daha devam edeceklerdir.bu sürecin uzunluğu ya da kısalığı bölgedeki dengelerin ne yöne doğru güçlü olarak kayması ile bağıntılı olacaktır.Bir kez daha görülmüştür ki,emperyalist güçlerin hangisi olursa olsun tüm girişimlerinin altında ekonomik-politik kaygıları yatmaktadır.O çok insan hakları savunucusu AB li emperyalistlerin hiç biri şu anda açıkça ve alenen İsrail siyonizmine ve ABD emperyalizmine kafa tutmayı bir kenara bırakın eleştirme cesaretini dahi gösteremiyorlar.korkak tavuklar gibi kafasını kaldırıp karnından bir iki konuşup tekrar ve yeniden kafasını en azından şimdilik kuma sokmuş durumdalar.Roma konferansı bu anlamda tüm bu yalancı insan hakları demagojilerinin üstündeki cilayı silmiş ve gerçekte emperyalist emellerinin ne kadar belirleyici olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çizmiştir.
-
Mevcut savaş emperyalist merkezlerin kısa vadede hesaplaşacakları bir manevra alanı sunmamaktadır.Bu anlamda Suriye ve İran ın sürece katılmasıyla birlikte ki,(aslında hedef başından da belirttiğimiz gibi yeni ya da genişletilmiş ortadoğu projesi nezdinde bu ülkeler idi); kendi yolunu yeniden çizip emperyalistler arası bir paylaşım savaşına dönme yönünde evrilecektir.Bu geçici geri, çekilmeler daha çok en uygun koşulları kollama ve bu süreçte eldeki manevra olanaklarını genişletip ve öte yandan pazarlık kozlarını arttırmaya dönük gibi gözükmektedir.Ama beri yandan Filistin ve Lübnan nezdinde tüm ezilen milyarlar ölümle yaşam arasında sıkıştırılmış bulunmaktadır.Elbette ve doğaldır ki,bu süreç en çok Ortadoğu halklarının bir numaralı gündemi olmuştur.
Beri yandan sözümona Uluslar arası toplumun temsilcisi olan ve olması gereken çeşitli gerçekte emperyalist merkezlerin kendi politikalarının aslında halklara göz boyayarak kabullendirilmesi ve ideolojik anlamda gerekli politik şartların sağlanmasında ve geniş yığınların bu bilinç bombardımanında anti-emperyalist,anti-faşist devrğimci demokrasi ve komünist saflarda olmasının önünü kesecek her türden manevranın merkezi olan BM vs gibi emperyalizmin Uluslar arası örgütlerinin de gerçek yüzü açığa çıkmış bulunuyor.Zira bu ve benzer her örgüt emperyalizmin çıkarlarına özellikle ABD emperyalizmi aleyhine her türden soruna dahil olurken mevcut kıyım ve katliama zerre ses çıkarmamıştır.Göstermelik kimi toplantılar dışında.Kendi temsilcilerini katleden İsrail siyonizmini kınamamıştır bile.Bu anlamda bu göstermelik emperyalist ideolojik-politik manevra örgütlerinin gerçek yüzünün açığa çıkarılması bakımından bile son gelişmeşleler öğretici ve eğiticidir.Devrimci-komünist ajitasyon ve propagandanın ve yığınlar nezdinde anti-emperyalist ve anti kapitalis-anti-faşist bilincin geliştirilmesi anlamında bu gerçeklerin bilince çıkarılması önem taşımaktadır.
Bu arada Ortadoğunun yeniden şekillendirilmesinin en önemli sacayağı olan Türkiye de egemen sınıflar ve iktidar hesapları içinde çatlaklar derinleşmektedir.Tam uşaklıkta sınır tanımayan işbirlikçi tekelci burjuvazi ve onun faşist devleti bir yandan birebir Abd emperyalizminin her türlü operasyonunda aktif rol alırken öte yandan köylü kurnazlığı ve doğulu psikolojisiyle emperyalist odaklardan ne kadar koparırsam kardır mantığıyla davranmaya devam etmektedir.Gerek ekonomik ve gerekse siyasal olarak politikalar her fırsatta ABD emperyalizmi ve onun ekonomik örgütlerinin(İMF,Dünya Bankası) emriyle harfiyen yerine getirilmektedir.Bu arada çeşitli projelerle önüne atılan kemikle övünmeye ve onunla yetinmeye de gayret göstermekle birlikte,çeşitli operasyonlarda alacağı role karşılık elini güçlü tutmaya çalışmaktadır.Bakü_Tiflis_ceyhan boru hattından önüne atılan yemle biraz daha oyalanacak gibi gözükmüyor.Gerek emperyalistler ve gerekse onların uşakları ve gerekse de emekçi milyarlar açısından çok kritik dönemlere girilmiş bulunmaktadır.Bu kritik dönemin en önemli özelliği ise , at izinin it izine karışmış olması ve herkesin her ipte oynayabileceği hassas dengelerin olduğu bir dönem olmasıdır.Ayrıca Ortadoğu her zaman ve her koşulda kaypak bir zemin olmuştur.Ve binanın kendisi her an küçük müdahalelerle bile yıkılabilecek bir binadır. .Ayrıca bu bina yıkıldığında kimin altında kalacağını kestirmek olanaklı olmamaktadır.Bu anlamda herkes kartlarını en son sınırına kadar oynayacaktır.Ve en sonunda açık bir savaşa girecektir.Zira tüm yollar tükenmiştir.Artık politik her oyun bitmiştir ve sıra silahların konuşmasına gelmiştir bu anlamda Türkiye'nin ve Türkiye emekçi sınıflarıyla Kürt ulusal hareketinin bu gelişmeler karşısında tutumu hayatiyet taşımaktadır.
Mevcut başlatılmış ve yürütülmekte olan savaş Irak ile başlayıp Filistin ve Lübnan ile devam edip aslında bir bütün olarak Ortadoğunun emperyalist merkezlerce yeniden yapılandırılması ve dikensiz gül bahçesi yaratarak bu en eski uygarlık merkezinin ve şanlı direnişller topraklarının teslim alınıp boğulması amacını gütmektedir.Burada emperyalist metropollerin İsraile biçtikleri misyon ile Türk işbirlikçi tekelci kapitalist burjuvazisi ve onun faşist devletine uygun gördükleri roller yavaş yavaş şekillenmektedir.Daha önceki makalelerimiz de ifade ettiğimiz üzere İsrail kendi başına bu tarihsel emperyalist rolün altından kalkacak güce sahip değildir ve olamaz da.Bu arada ciddi bir emperyalist merkezin uşağı bir kukla devletin girişimlerinin de çok önemli rolü olacaktı ki; bu da Türk faşist devletidir.Oratadoğu Halkları boğazlanacaksa bu sürecin sadece ABD emperyalizminin bu bataklıkta yalnızca İsrail ile hareket edeceğini ve planlarında Türkiye'nin olmayacağını söylemek aptallık olur.Bu anlamda yumuşak karınların yakalanması gerekirdi ve şu anda yakalanmış görnüyor.Yazılmış senaryo oynanıyor.Gerek güney ve gerekse de Kuzey Kürdistan da belirsizlikler ve sıcak savaş ortamının yeniden alevlendirilmesi ve güney başta olmak üzere Kürt kartının emperyalist merkezlerce aktif biçimde kullanılmasının önünün açılacağının göstergeleri biri bir açığa çıkmaktadır.Yine aynı dönemlere denk gelmek kaydıyla Kuzey Kürdistan'da savaşın şiddetlendirilmesi için kontrgerilla ve egemen ABD ci güçlerce geliştirilmesi ve içte tam bir terörize ortamın yaratılması,terörle mücadele yasasının değiştirilerek savaş şartlarına göre biçimlendirilmesi,milliyetçi-kafatasçı akımın önünün açılması ve halkların birbirilerini boğazlaması için provakatif ortamların yaratılması vs vs. bu amansız ve yıkıcı savaşın kendi başına organizasyon parçalarındandır.
Ortadoğu coğrafyası yukarda da ve daha önceki makalelerimiz de de ifade ettiğimiz üzere bir çok şeye gebedir.Ortadoğu Halkları liderini beklemektedir.Ateşten baruttan uzak gerçek bir insanlık düzenini düşlemektedir.bu ancak ve ancak bölgesel güçlü bir devrimle olanaklıdır.Bu devrimin öncüsü bir çok arap ülkesinde örgütlü olan gerçekte anti emperyalist kimliğe sahip olamayıp öyle görünen yeşil örgütler yani Hizbullah,Hamas vs vs olamaz.Gerçek kurtuluş üzerine basa basa ifade ettiğimiz gibi Halkalaırn insanca -kardeşce-özgürce -adil yaşamlarının tek güvencesi olan bir mücadele ile yani anti-kapitalist,devrimci komünist mücadele ile olanaklıdır.Bu savaş milliyetçi arap yeşillerinin başaracağı bir iş olamaz.Bu asla mümkün değildir.Bu emperyalist kapitalizm ile komünizm arasındaki stratejik bir savaştır.Savaşı engellemek için verilecek savaş ve mücadele başarısız olursa (ki,başarısızdır ve sonuçsuz olacaktır.) savaşı iç savaşa çevirmek ve bölge halklarının ve dünya insanlığının önünü açacak devrimin mücadelesinin verilmesi her durumda boyun borcudur türk ve kürt emekçi sınıfları başta olmak üzere tüm ortadoğu emekçi sınıflarının…Dünyanın kalbi Orta doğu da atacaktır hem emperyalist metropoller açısından ve de hem de proletarya ve ezilen milyarlarca insan açısından..bu anlamda devrimci komünistler ile kürt ulusal kurtuluş hareketinin tarihsel bir misyona soyunması gerektiğinin altını çizmek özel bir önlem arz etmektedir.
Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi bu anlamda olmak üzere emperyalist metropollerin icazetine bırakılmış bir sözüm ona ince siyasal çizgiden devrimci bir çizgiye kendini çekmek zorundadır.Ulusal kurtuluşun gerçek kimliği olan bağımsız birleşik devrimci Kürdistan hedefine evrilip faşist devlet ve onun ağası olan ABD emperyalizminin ne i düğü belirsiz hesaplarının içinde boğulup kalmamalıdır.Gerçek kurtuluş Kürt halkı açısından kesinlikle ve kesinlikle sosyalizm ve komünizmde olanaklıdır.Emperyalist manevraların basit birer unsuru haline gelinmemelidir.Tüm Ortadoğu coğrafyası özgürleştirilmeden tek başına Türk faşist rejimi demokratikleşemez. Ve Kürt sorunu gerçekte hi,ç bir zaman çözülemez.
Türkiye devrimci komünist hareketinin de bir çok kez eline geçen ama değerlendiremediği bir fırsat daha geçmiştir.Artık güçlerin yetersizliği ve organizasyon yetersizliği vs vs diye kimi bahanelerin arkasına sığınıp mevcudu korumanın Hiçbir değeri yoktur ve olamaz da…Bu savaş ve yanısıra getirip götüreceği tüm her şey varlık ve yokluk ile bağıntılıdır.Bu süreçte tüm varlık nedeni her zaman olduğu gibi devrime kilitli olmak zorundadır.Ama doğaldır ki laf ta değil eylemin kendisinde…Süreç kendini aşıp yığınları devrimci savaşın içine katabilecek olgunlukta ciddi zeminler sunmaktadır her zamankinden daha fazla…Önemli olan bunu doğru kavrayıp doğru yer ve zamanda doğru işler yapabilmektedir.Artık söz yerini eyleme ve değiştirme -dönüştürmeye bırakmak zorundadır.Başka türlü yaşam biçimi ve varlık kabul edilemezdir.Önümüzde ciddi engellerin varlığına rağmen başarılamaz diye bir şey yoktur..
Makalemizi büyük savaşçı ve devrimci Ernesto Che Guevera'nın ünlü sözüyle bitirelim:Gerçekçi ol , imkansızı iste……Şu anda imkansız görünen tek şey devrimdir ve sosyalizmdir.TAMDA ZAMANIDIR………
SenDiren