0 0
Read Time:6 Minute, 41 Second

KÜRDİSTAN’DA DİLLER, DİNLER, ETNİK GRUPLAR, ULUSAL TOPLULUKLAR SORUNU

 

Bildirge’den

Devrimci hareketlerin en çok ihmal ettikleri konu budur. Diller, dinler, etnik gruplar ve ulusal topluluklar konusunda bırakalım bir çözüm üretmeleri, doğru dürüst sorunların adını koymaktan bile kaçınmışlardır. Bu, salt yetersizlikten kaynaklanan bir durum değildir. Esas olarak egemen anlayış ve kültürün bilinç ve bilinç altlarına sinen tortularından kaynaklanmaktadır ve devrimciler için gerçekten önemli bir zaafa, ilkesel bir olumsuzluğa, daha doğru bir deyimle ilkesizliğe işaret etmektedir.

Kürdistan’da doğal ve tarihsel evrimini izleyerek uluslaşmadı, uluslaşma süreci sömürgecilik tarafından kesintiye uğradı. Uluslaşma süreci bir önceki alt-bölümde kısaca anlatıldı, tekrarlamak fazlalık olur. Uluslaşma süreci devam ediyor ve bunun ortaya çıkardığı ve bilinçlere çarptırdığı bazı gerçekler var. Bunların başında ise diller, lehçeler sorunu geliyor. Kürdistan’da yaygın olarak kullanılan dört lehçe veya dil kullanılmaktadır. Kurmanci, Kırmançki ( Zaza), Sorani ve Gorani… Anılan bu lehçeler veya diller, Kürtçe’nin farklı lehçeleri midir, yoksa birbirine çok benzese de farklı diller midir sorusu tartışılmakta ve bu tartışma henüz sonuçlanmış değildir. Biz de henüz bu konudaki tartışmalarımızı sonuçlandırmış değiliz, bu nedenle “diller veya lehçeler” kavramını kullanmayı yeğliyoruz, elbette şimdilik için…

Bu dillerin gelişimi, kaderi ve geleciği ile ilgili bizim bir görüşümüz ve politikamızın olması zorunludur. Eskiden bu durum daha çok belirsizliğe ve gelişmelerin genel akışına bırakılmıştı. Dolayısıyla çoğunluk dili veya lehçesi aynı zamanda fiili egemen konumundan da geliyordu. Kuzeyde Kürtçe dendi mi Kurmancinin anlaşılması, yazılı dil olarak ona ağırlık verilmesi, siyaset, sanat ve kültürde daha çok Kurmanciye ağırlık verilmesi, dahası bunun dokunulmaz ve doğal bir hak olarak algılanması, işin başında diller veya lehçeler arasında bir eşitsizliği, birinin lehine ayrıcalıklı bir durumu anlatıyordu. Bu anlayışın yanlışlığını ve yersizliğini uzun uzadıya anlatmak yerine, dillerin veya lehçelerin bizde bir vaka olduğu, bunların eşitliğini, gelişimi için hepsine aynı düzeyde destek sunulması gerektiği, bunun ulusal özgürlük ilkesinin bir gereği olduğu, diller veya lehçeler arasında ayrıcalık tanınmaması gerektiği, hepsine eşit mesafede durduğumuzu, siyasal ve örgütsel çalışmalarda eşitlik ilkesini gözetmenin kaçınılmazlığını vurgulamanın daha doğru ve gerekli olduğunu belirtmeyi daha anlamlı buluyoruz.

Dillerin veya lehçelerin eşitliği ve özgürlüğü bizim ilkesel duruşumuzun bir gereğidir. Diller veya lehçeler arasında mücadelenin eliyle bir hiyerarşi yaratmanın doğru olmadığını vurgulamayı gerekli görüyoruz. Kuşkusuz diller veya lehçeler arasında dinamik bir ilişkinin olacağı, belki de süreç içinde bunlardan birinin ve bir kaçının öne geçebileceği olasılığı da bugünden reddedilemez. Ama öyle de olsa bugünden dillerden ve veya lehçelerden bazılarının şimdiden kurban edilmesine göz yumulamaz.

Güneyde Kurmanci ve Sorani yaygınca ve etkince birlikte kullanılıyor. Yayın, eğitim ve kültür dilleri veya lehçeleri olarak… Bu durumu olumlu bir örnek olarak değerlendiriyoruz.

Ancak Kuzeyde ağırlık ve destek Kurmanciye verilmekte, Kırmançki ise gerekli desteği görmemektedir. Bu, olanaksızlıklardan ve kadro yetersizliğinden kaynaklanan bir durum değildir. Yukarda da vurguladığımız gibi bu egemen anlayışın Kürt versiyonundan kaynağını almaktadır. “Evet, Kırmançki ( Zazaca) vardır, ama bu süreç içinde ulusal potada, Kurmaci içinde erimelidir” anlayışının bilerek veya bilmeyerek uygulanmasından başka bir şey değildir. Öncelikle bilinç düzeyinde bu egemen anlayışı ve onun çok yönlü sonuçlarını ortadan kaldırmak gerekir. Bunun yerine dillerin veya lehçelerin eşitliği ve özgürlüğü ilkesini ve anlayışını esas almak ve uygulamak gerekir.

 

Kürdistan’da bir de dinler sorunu vardır. Bu konu da devrimci hareketler tarafından ihmal edilmiş, ilgi alanlarına girmemiştir. Ancak ulusal kurtuluş mücadelesinin gelişimi, Alevilerin de dinsel kimliklerini ifade etmelerinin önünü açmıştır. Aleviler dinsel kimlikleri ve inanç özgürlüklerini daha bilinçli ve örgütlü olarak talep etmeye başlamışlar ve böylece kendi sorunlarını gündeme oturtmuşlardır. Devrimci örgütlerin Alevilere nasıl yaklaştıkları ve bu konuda ortaya çıkan pratiğin eleştirisi ayrı bir değerlendirme konusudur. Burada kısaca Kürdistan’da Alevilik, Ezdilik, Süryani- Keldani- Asuri Hıristiyanlığı gibi farklı dinlerin var olduğunu ve bu gerçekliği doğru tanımlamak, yaşadıkları baskıları bütün netliği ile ortaya koymak ve dinlerin eşitliği ve özgürlüğü, azınlık dinlerin güvence altına alınması ilkeleri doğrultusunda çözümler üretmek gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Eşitlik ve özgürlükten anladığımız, kendini bütünlüklü olarak ifade etmek, her platformda kendi kimliği ile temsil edilmek, örgütlenme, ibadet ve inanç özgürlüğüdür.

 

Ayrıca ülkemizde Süryani- Asuri adlı bir etnik topluluk vardır. Bu grup, farklı bir dinsel grup olduğu gibi, aynı zamanda etnik bir gruptur. Süryani- Asuriler binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış ve kendi etnik, kültürel özelliklerini bugüne kadar yaşatabilmişlerdir. Tarih boyunca hem sömürgeci egemenliklerin, hem de Kürt egemen sınıflarının baskılarına maruz kalmışlardır. Topraklarımızın en eski kültürlerinden biri olan Süryani- Asuriler ülkemizin bir zenginliğidirler. Bu grubun özgürce kendisini ifade etme, kendi kimliği ile örgütlenme ve çeşitli platformlarda temsil etme hakları güvence altına alınmalıdır. Gerçek özgürlük, kendisi ve geleceği hakkında söz ve karar sahibi olmak, her açıdan örgütlenebilme hak ve olanaklarına sahip olmaktır. Sömürgeci, yerel ve geleneksel egemenlikler ve bunlardan kaynaklanan tortular ancak bu anlayışla aşılabilir.

 

Bu alt bölümde değinilmesi gereken diğer bir nokta da ulusal topluluklar sorunudur. Ulusal topluluk kavramı ile esas olarak bir ulusu olan, ama başka bir ülkede azınlık olarak yaşayan halk topluluklarını anlatmaya çalışıyoruz. Örneğin ülkemizde yaşayan bir Ermeni azınlığı var. Ama aynı zamanda Ermenistan’da bir Ermeni ulusu var. Kürdistan’da yerleşmiş ve bu yerleşimi istikrar kazanmış Türkler, Araplar, Farslar ülkemizdeki ulusal topluluklar niteliğindedir. Azınlık düzeyindeki bu toplulukların ulusal ve demokratik haklarının açıkça belirtilmesi ve güvence altına alındığının programlaştırılması bir zorunluluk ve ilkesel duruşumuzun bir gereğidir.

Ülkemizdeki diller, dinler, etnik gruplar ve ulusal topluluklar gerçeğini bir zaaf olarak değil, tersine bir zenginlik, demokratik gelişimin güçlü bir zemini olarak algılıyoruz. Kuşkusuz özgür ve bağımsız Kürdistan’ın siyasal yapılanması bu farklılıkları, farklı zenginlikleri hesaba katmak, bunun devrimci demokratik çözümünü ifade etmek zorundadır. Tekçi, merkezi, tek sesli, tek dilli, tek renkli bir Kürdistan’ın anılan bu gerçekliklerle çelişeceği çok açık ve tartışmaya yer bırakmayacak kadar nettir! Kendi içinde bölge temelli özerk-otonom bölgelerden oluşan federal veya konfederal bir Kürdistan anılan çeşitliği ve farklılıkları en iyi biçimde temsil edebilir, özgürce bir arada tutabilir.

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter