0 0
Read Time:3 Minute, 24 Second

Geleneksel politika ile sermayenin çıkarları çatışıyorErmeni sorunu yüzünden Fransa ile arası açılan Türk devleti, bir türlü kopamadığı geleneksel politikaları ile sermayenin güncel ihtiyaçları arasında bocalıyor. Tam bir, “İki cami arasında be namaz” pozisyonunda, bir dediğini diğeri, bir yaptığını ötekini tutmuyor.

Bir yandan, iki devlet orduları arasındaki ilişkiler askıya alınır, Fransa bir silah alım ihalesinden dışlanırken, diğer yandan Fransız ortaklı sermaye şirketleriyle -ki bunların başında Renault ve AXA ortaklı OYAK geliyor- doğal olarak hiçbir işleri askıya alınamıyor. Ortaklıklarını ve üretimlerini aynen sürdürüyorlar. Tabii bu arada sermaye sözcüleri aracılığıyla, politikacılara ‘itidal’ çağrıları yapmaktan da geri durmuyorlar.

Diğerleri bir yana, Fransa ile ilişkiler söz konusu olduğunda en “zor” durumda kalanın OYAK olduğu kesin. Örneğin; Fransız sigorta şirketi AXA, 1915-20 yıllarında ölen poliçe sahibi Ermenilerin torunlarına "soykırım" tazminatı ödemeyi kabul ettiğinden ve bunu da bilançosunda gider olarak göstermeyi planladığından beri, Türkiye'deki %50’lik ortağı OYAK, hala nasıl tepki göstereceğini belirlemeye çalışıyor. Bu arada, yaklaşık 5 bin kişiyi kapsayacak ödemeler için, AXA takvim belirlemeye hazırlanıyor. OYAK’ın ise, sözlü protesto dışında somut herhangi bir tutum almaya niyetli olmadığını/olamayacağını, Genel Müdür Ulusoy'un, "Eğer milletlerarası arenada oynayacaksanız, o arenadaki hukuk kurallarına, deyim yerindeyse racona uymak zorundasınız. İncelemelerin sonuçlanmasından sonra gereği neyse yapılacaktır" sözleri, yeterli açıklıkta anlatıyor.

En fazla, 6.3 milyar dolar varlığı ve 186 milyon dolar kârıyla Türkiye'nin en büyük 8. bankası durumundaki Oyak Bank’ın satışıyla ilgili, taliplerden Fransız Credit Agricole’ye ambargo uygulamayı düşünebilirler. Bu, banka için teklif verenlerin başında yer alan ve Fransızlarla rekabet halinde bulunan İngiliz Standart Chartered’ın da yolunu açacağından, “Ermeni yasası”nın, sermaye grupları arasındaki çatışmada nasıl bir rol oynayabileceğine de işaret etmiş olur.

Ordu mensupları arasında “yardımlaşma sandığı" adı altında kurulduğu 1961 yılından sonra, şirketleşen-holdingleşen OYAK’a bağlı şirketler profesyonelerce yönetilmesine rağmen, ana kararları, rütbelilerden oluşma 75 kişilik Temsilciler Kurulu veriyor. Yani, sözde Genel Müdür Ulusoy, şimdi, konuya ilişkin daha net açıklama yapabilmek için bu asıl yönetici kurulun bir karar vermesini bekliyor. Genel Müdür karar bekleyedursun, hiç kimse, OYAK’tan ortaklıklarına ve tatlı kârlarına halel getirecek bir karar beklemiyor.

Zaten, ilgili-ilgisiz her konuda fikir bildirmeyi -aslında dayatmayı- iş edinmiş TSK’nın, Fransa’nın protestosu üzerine fazla konuşmamayı tercih etmesinin altında da, OYAK’ın bu ortaklıkları yatıyor. Ermeni sorunundaki resmi tutuculuk gereği yapılan bir takım açıklamaların da, sermayenin karakteri icabı ‘açılımcılık’ ihtiyacıyla çeliştiği görülüyor. Fransız alt parlamentosunda politik ihtiyaçlar üzerinden alındığı ifade edilen kararın, parlamentonun tatile girmesiyle birlikte sürüncemede kalması, yasalaşmadan seçimlere gidilmesi umuduyla süreci geçiştirmeye çalışıyorlar. Türkiye halen emperyalist sermaye için karlı bir pazar olmayı sürdürdüğüne göre, Fransa cephesinde de durumun pek farklı olmadığı açık. Özellikle askeri ihaleler, nükleer santraller gibi kapsamlı satışları, siyasi bir tercihle kolayından gözden çıkaramayacakları öngörülebilir.

 

Son tahlilde, iki tarafın ortak çıkarları ve beklentileri nedeniyle, Ermeni krizi bir biçimde aşılacaktır. Fakat, geleneksel politikalarında ısrar ettiği sürece, Türk devletinin uluslararası arenada  daha çok sıkıştırılacağı ortadadır.

 

(Kızıl Bayrak, Sayı: 46/2006, 24 Kasım 2006)

 www.kizilbayrak.net sitesinden alınmıştır…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter