Riga'da bir araya gelen 26 hükümet ve devlet başkanı, NATO'yu resmen 'küresel jandarma' ilan etti
Riga'daki zirvede, NATO'nun Avrupa ve ABD temsilcileri arasındaki görüş farklılıklarında
herhangi bir uzlaşma belirtisi görülmezken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in diplomatik manevrası da zirvenin en önemli gündem maddelerinden biri oldu.
İlk bakışta, NATO zirvesinden aylar öncesinden kurgulanan sonuçların çıktığı söylenebilir: Kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşacak Acil Mukabele Gücü (NRF) devreye sokuldu. Askeri ittifakın 10-15 yıl boyunca izleyeceği strateji ve hedefleri özetleyen "Kapsamlı Siyasi Yönerge" kabul edildi.
NATO'nun tarihindeki en büyük askeri faaliyet alanı olan Afganistan'daki 30 bin kişilik askeri gücün direnişçilere karşı savaşında, "kaynak, yetenek ve esnekliğin garanti altına alındığı" açıklandı. Ayrıca, NATO müttefiki ülkeler Afganistan'da "dayanışma içinde olduklarını" yinelediler.
NATO'ya üyeliği gündemde olan Balkan ülkelerine ve Güney Kore, Avusturalya gibi "ortaklara" güven mesajları verilirken, Gürcistan ve Ukrayna "sahiplenilerek" Rusya'ya diş gösterildi.
NRF devrede
Öte yandan, NATO müttefikleri aslında hiçbir konuda mutabakata varamadı. Aylardır süren hazırlıklara rağmen, NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı ABD'li General James Jones, zirveden bir gün önce, NRF'nin devreye sokulabilmesi için "hazırlıkların tamamlanması" çağrısı yapmak zorunda kaldı. "Dünyanın herhangi bir bölgesine 30 gün içinde müdahale yeteneğine sahip" olan 25 bin kişilik NRF'nin askeri donanım ve en önemlisi asker kaynağı henüz belirlenmemişti. Sonunda "ortak finansman" formülü bulundu ve ülkelerin tahhüt ettikleri askeri güçler belirlendi.
Buna göre Türkiye, 2007'den itibaren NRF'nin kara gücünün komutanlığını üstlenecek ve 3 bin askeri sürekli hazır bulunduracak. Ayrıca, helikopter desteği sağlayacak. Komutanlık devredildikten sonra da 300 asker sürekli NRF emrinde olacak.
Fransa ve Belçika, ABD tarafından tasarlanan NRF'ye, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) rollerinin kısıtlanacağı gerekçesiyle muhalefet ediyordu. İki Avrupa ülkesi, "ancak tüm NATO üyesi ülkelerin oybirliği ile harekete geçmesi" şartıyla NRF'nin devreye girmesine onay verdi. Böylece, NRF aracılığıyla herhangi bir ülkeye ya da olaya müdahale etmek isterse ABD, karşısında Avrupa ülkelerinin veto tehdidini bulacak.
Siyasi yönerge
Kapsamlı Siyasi Yönerge'nin "tehditler" ve "hedefler" gibi kısımları ABD'nin, "harekete geçme tarzıyla" ilgili kısımları ise yine Fransa ve Belçika'nın izlerini taşıyor. Yönergede, NATO'nun "dünyanın tüm köşelerine, uzun süreler için olağanüstü kuvvetler gönderebilmesi" hedefi belirtiliyor; ayrıca, "terörizm", "bölgesel çatışmalar", "istikrarsız ülkeler", "konvansiyonel silahlanma" gibi tehditlere karşı NATO'nun "nükleer ve konvansiyonel silahlarıyla hazır olacağı" kaydediliyor. Hemen arkasından da, NATO'nun her türlü müdahalesinde ayrı ayrı, üye ülkelerin oybirliğinin aranacağı ekleniyor. "Dünyada barışı korumanın" BM Güvenlik Konseyi'nin sorumluluğunda olduğu da vurgulanıyor.
Bu "çekinceli" vurguların kaynağı, Fransa Cumhurbaşkanı'nın zirve günü İngiliz gazetesi The Guardian'daki makalesinde ve daha açık olarak da, Fransa Savunma Bakanı Michele Alliot-Marie'nin Le Figaro'da yazdığı makalede görülüyordu: "Küresel işbirliğinin geliştirilmesi, Avrupalılar ve Kuzey Amerikalılar arasındaki doğal dayanışmayı sulandırabilir. Bu ayrıca, Batı'nın, kendisiyle aynı görüşte olmayanlara karşı bir kampanya başlattığı yönünde yanlış bir mesaj verir ki bu durumda ‘medeniyetler çatışması' fikrini dile getirenlerin söylemlerine katkı sağlamış oluruz."
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns'un Avustralya ve Güney Kore gibi ülkelerin Irak ve Afganistan'daki askeri desteklerine "minnettar oldukları" yönündeki vurguları Avrupalılar tarafından duymazdan gelindi.
Tüm bu tartışmalara rağmen, zirve bildirisinde, NATO'ya katılıma aday olan Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya'ya 2008 yılı için söz verilirken, Sırbistan, Karadağ ve Bosna Hersek'e işbirliği kapıları aralandı, Gürcistan ve Ukrayna'ya "sıcak mesajlar" verildi. Bununla da yetinmeyen NATO, "Akdeniz Diyaloğu" çerçevesinde Fas, Tunus, Cezayir, Moritanya, Ürdün, İsrail ve Mısır ile temaslarını yoğunlaştıracağını ilan etti. Güney Kore, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda ile yakınlaşmanın süreceği mesajı da verildi.
Zirvenin sonuç bildirgesinde ayrıca, "Kafkas ülkelerinin toprak bütünlüğünün öneminin" altı çizilerek, Rusya'nın çeperindeki Gürcistan, Ukrayna ve Azerbaycan'a "sahip çıkıldı."
Afganistan meselesi
Zirvenin başından sonuna kadar bir numaralı gündem maddesi olan Afganistan konusunda da Fransa ve Almanya, ABD'nin tüm baskılarına rağmen askerlerini sıcak çatışmaların yaşandığı güney bölgesine kaydırmayı reddetti.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, bu tartışmalar sırasında, "müttefiklerin savaşta yalnız bırakıldığı" yönünde suçlamalar yöneltmekten bile geri durmadı. ABD Başkanı George Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair birkaç kez, Afganistan'da "ek askeri destek" taleplerini dile getirdiler. Ancak elde edebildikleri, "dayanışma" mesajları ve "Afganistan'daki askeri güçlerin görev kısıtlamalarının esneyeceği" yönündeki vaatler oldu. Bir de, "acil durumlarda sıcak çatışmalar içindeki ABD, İngiltere, Kanada ve Hollanda birliklerinin yardımına yetişileceği" yönündeki sözler.
(Evrensel, 30.11.06)
NRF: Acil işgal gücü
NATO'nun 2002 Prag Zirvesi'nde kuruluş kararı alınan NRF, büyük güçleri rahatsız eden gelişmelerin olduğu bölgelere 5 gün gibi kısa bir süre içinde müdahale edebilecek elit bir birlik olarak kuruldu. 25 bin askerden oluşan ve tatbikat dönemini tamamlayıp bu zirvede faaliyete geçen NRF, ağırlıklı olarak "özel kuvvetler" birliklerden oluşuyor. İlk olarak ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından önerilen NRF, ilk aşamada 2004 yılında 6 bin dolayında askerle göreve başladı. Bu tarihten itibaren çeşitli küçük ölçekli tatbikatlarda denenen NRF, Atina Olimpiyatları ve Afganistan Devlet Başkanlığı seçimlerinde de görev yapmıştı.
www.kizilbayrak.net sitesinden alınmıştır.