Read Time:12 Minute, 17 Second
İHANET KÜRDİSTAN’DA TC’NİN OLUŞTURDUĞU BİR SINIFTIR
H. MIRZOR
Ülkeleri başka bir güç tarafından işgale uğramış topluluklar, uluslar her zaman ihanetle iç içe yaşarlar yaşamak zorundalar, ihanet adeta işgale uğramış ulusların kaderidir.
İhanet bazı uluslarda daha az, ama bazı uluslarda had safhadadır, ülkedeki işgal uzun sürdükçe ihanetin derecesi de derin olur.
Başka toprakları işgal eden, orda kendi hegemonyasını kurmak isteyen işgalciler üç temel dayanağa dayanırlar. Bir:kendi gücü; iki: diş güçler (emperyalistler veya çıkarı olan güçler) ve asil konumuz olan üç: ihanetçiler.
Ülkemiz Kürdistan oldukça uzun bir suredir Türk hegemonyası altındadır. Türk Devletinin kurduğu sistem, Kürdistan’da göreceli bir işgal gibi görünebilir, ama bu böyle değildir.. Yanıltıcı olduğu için ve hep yanıldığımız için işgalciyi yanlış analiz edip yanlış politikalar uyguladığımız için yenilgiler almaktayız. Ancak dar ağaçlarına gittiğimiz zaman meselenin vahametini anlamaktayız.
İşgalci TC, ülkemizde iki temel güce dayanmaktadır. Bu tabii ki, kendi askeri gücü ve onun destekçisi olan stratejik dostlarıdır. Ama asil onu ülkemizde ayakta tutan ihanetçilerdir. İhanetçiler, ülkemiz Kürdistan’da kişiler değil, bir zümredir, hatta bir sınıftır artık. TC’nin oluşturduğu bir sınıf.
Kürdistan tarihine baktığımızda ihanet etmiş, TC ye ajanlık etmiş bir kaç isme rastlarız ve bu isimler, Kürdistan tarihinde sık sık rastladığımız isimlerdir. Hatta artık klişe haline gelmiş isimlerdir bunlar .. Ama asil iç ihanetin vahimliğini bize anlatır derecede mi ? Hayır, hiç kuskusuz hayır!
Tabii ki, ihanet eden şahısları ele alıp üstünde duracağız. Bunu yapmanın nedeni, ihanete bir sıfat, bir yüz vermektir. Ama ülkemizdeki ajanlaştırılmış ve devlete bağlanmış, kendi özüne, ülkesine, ulusunun kalbine saplanmış ihanet hançerini görmek, gelecek mücadele acısından önemlidir.
TC, ülkemizde hangi yollarla böyle bir ihanet sınıfı diyebileceğimiz sınıfı yarattı? Bunu çeşitli yollarla yaptı. Peki nelerdir bu metotlar? Bunlara bir bakmakta yarar vardır.
Bir; ülkemizde kendi işlerine aylık karşılığı memur ettiği kişiler, aileler, hatta aşiretler. Bu, “Kürdistan’da Türk devleti için çalışan, memurluğunu yapan bütün Kürtler ihanetçidir” anlamına gelmez!
İki; TC’nin resmi devlet dini olan Sunni dini ülkemiz Kürdistan’da TC’nin en çok kullandığı öğelerden biridir. Hatırlatmakta yarar var: Ülkemize gelen özel tim şefi İbrahim şahin ilkin göreve camide namaz kılarak başlamıştır. Partimiz PKK’ye karsı yürütülen özel savaşta helikopterlerden atılan kuran ayetleri hala hafızalarımızda. Yani İslam dini Kürt halkının zayıf noktası olduğu için bu alanda başarılı bir çalışma yapmış ve iyi bir ürün almıştır. Hizbullah denen özel milis örgütlenmesi de temelini bu dini örgütlemede bulmaktadır.
Uç; ve belki de en önemlilerden diyebileceğimiz Kürtler içinden devşirip yetiştirdikleri kadrolardır. Bunun temelini aşiret okulları oluşturmakta. Aşiret okullarında yetiştirilen Kürtler sonradan Hamidiye alaylarının başına getirildiler ve Kürdistan’daki bütün dini ve diğer halklara (Ermeni, Süryani, Alevi) karsı kullanıldılar ve böylece Kürdistan’da derin düşmanlıklar yarattılar. Hamidiye Alayları günümüzde köy koruculuğuna dönüştürüldü.
Dört; Türk sömürgeci sistemi içinde yer verilen devşirmeler. Bunlar hep batıda tutulur ama gerektiğinde bunlara “ben de Kürdüm ama…” dedirtilir. bunlara örnek olarak K.İnan, H. Çetin, M. Moğultay gibi Kurt düşmanı devşirmeleri sayabiliriz.
Yukarda saymaya çalıştığımız unsurlar birbirinden kopuk gelebilir ama bunların hedefi birdir Hedefleri, Kürdistan’ın işgaline destek ve Kurt halkının Türk sistemi içinde eritme siteminin yerel ayağı olabilmektir. TC’nin hedeflerine ulaşmak için bu ajanlaştırılmış ihanetçi sınıfa ihtiyacı var. Dahası bu sınıf olmadan TC2nin Kürdistan’da barınması olanaksız gibidir.
Ajanlaştırılmış zümre yada sınıf, ki bence ajanlaştırılmış ihanetçi sınıf en doğru belirlemedir,her zaman TC’yi açık desteklemez. Her zaman siyah ve beyaz gibi değildir. Aslında siyah ve beyaz gibi olanı görmek kolaydır. Açıktan TC güçleri içinde yer alanlar mücadelemiz acısından kolay deşifre edilebilen ve hedef haline getirilen güçlerdir. Bunun en belirgin örneği koy korucularıdır. Asıl sorun, gizli olan ve devletin de çok iyi örgütlediği güçlerdir. Bunlar iyi bir şekilde kamufle edilir işgalci. Bunlardan işgalci her zaman yararlanmaz, yedek güç olarak tutar, gerektiğinde yararlanır. Örneğin “Kürt” sanatçılar bu ayağı oluşturur yada “Kürt yazar sinemacı, entelektüel, iş adamı, belediye başkanı, milletvekili” olanlardan örgütlenenler bu kategoriye girer. Bu tipleri her zaman halkı “geri” bir mecraya çekmek için kullanırlar, halkın devlete bağlanmasını sömürgecilik kavramının beyinden silinmesini sağlamak için kullanır. Söylem hep ayni, “ben de sizdenim, Kürdüm. Bakin Kurdum diyorum kendime, bana bir şey olmuyor. Geldiğim yere bakin, bunu sizler de yapabilirisiniz yada çocuklarınız da yapabilir; devlet büyüktür, şefkatlidir ve bu bayrak altında yasamak mümkündür”
İhanetçi sınıfın bu bölümü tehlikelidir, çünkü iyi kamufle edilmiştir, gerektiğinde işgalciler bunları Kürt ulusunun kurtarıcısı olarak vitrine de koyar. Vitrine koyuşunun iki nedeni vardır.
Bir: Dış dünyaya şu mesaj verilir: “Bakiniz adam kendisine ‘Kürdüm’ diyor, ama sistemimizde yükselmesi mümkündür, hatta cumhurbaşkanı bile olabiliyor” “Bu ülkede Kürtler inkar edilmiyor, asimle edilmiyor, ırkçılığa uğramıyor, Kürdistan yoktur, TC’nin bir parçasıdır ve bu parçada yaşayan insanlar eşit haklara sahiptir, kendilerinin Kürt olduklarını rahat ifade edebiliyorlar” vs… Eklemekte yarar var ki, bu süreç Avrupa topluluğuna girmek için gerçekleştirilen yeni yasal düzenlemelerle daha da hız kazanmıştır. Kürtlerin Kürtçe (burada Kurmanci demek daha doğru olur ki, Zazaca kurs hala yok) kurslara ihtiyacı olmasa da, Avrupa Birliğine girmek için vitrine bu kursları koymaya çalışıyor. Kuşkusuz bunu ilerde nasıl kendi lehine kullanacağını hep birlikte göreceğiz. Dil kursları ilerde TC elinde Kürdistan davasına karsı birer silah olacak ve bu kursların etrafında ihanetçi sınıfı kümelendirecektir…
İki: Kürt halkına, “işte alin Kurtluk adına sizin temsilciler bunlardır. Bakin bunlar sizi yurt içinde ve yurt dışında “Kürt” olarak temsil ediyor, ama kendilerine hiç bir şey olmuyor, hatta devletimiz bunlara yardımcı oluyor” Böylelikle Kurt ulusunun beyninde soru işaretleri oluşturuyor, ihanetçi sınıfın hacmini büyütüyor ya da bu sınıfın etrafında çok geniş gri bir halka oluşturuyor. Yani, hain sınıfın alt yapısını Kürdistan’da güçlendiriyor, hacmini büyütüyor. En azından tereddütte olan insanları tarafsız ve giderek ihanetçi sınıfın gri alanına dahil ediyor.
Sıcak savaş sıralarında bu devşirme kadroları yurtsever güçlerin kurumlarına sızdırıyor ve yönlendiriyor. Bu uzman işidir. TC bunu uç kanaldan yapmıştır. Eğer geçmiş savaş yıllarına bakıldığında; 1-Kurt yurtseverliği maskesi altında, 2- Dini maske altında 3- Türk solu, gazetecisi, yazarı ve entelektüeli maskesi altında. Bu, ayrı bir değerlendirmeyi gerektirmektedir, aslında konumuzla ilintili olmasına rağmen kendi başına bir konudur.
Ülkemizdeki ihanetin boyutu hep isimlerle sınırlandırılır. Çok tanınan isimler hep anılır (o isimler de bir kaçını aşağıda isleyeceğiz). Salt bazı isimleri öne çıkarır ve islersek, o zaman ihaneti, daha doğrusu işgalcilerin kendi dayanağı olarak kurduğu ihanetçi sınıfı göremeyiz, anlamakta güçlük çekeriz. Hatta bir kaç ismi öne çıkarmak ve onlarla uğraşmak ihanetçi sınıfın işine bile gelebilir.
Bu bağlamda öne çıkarılan isimler işgalci TC’nin oluşturduğu ihanetçi sınıfın önünde perde olmaktadır. Asil var olan ihanetçi sınıfı Kürt ulusundan saklamaktadır..
Bazen meselenin tespiti ve analizi, en azından meselenin çözümü kadar önemlidir, Kürdistan sorununu çözebilmemiz veya ülkemizdeki işgalci TC’yi ülkemizden kovabilmemiz için onun ülkemizdeki dayanaklarına bakmamız gerekmektedir.
Bu dayanakların en can alicisi, işgalci TC’nin oluşturduğu ihanetçi sınıftır. Yurtsever güçlerin bu sınıfı etraflı bir analize tabi tutması ve Kürdistan’ın özgür bir vatan haline gelebilmesi için bu sınıfı elimine etmesi şarttır.
Fransızlar Cezayir’den çıkmak zorunda kaldıklarında oluşturdukları ihanetçi “sınıflarını” beraber götürmek zorunda kaldılar Fransa’ya. Hollandalılar da Endonezya’da yenilgiye uğradıktan sonra çıkmak zorunda kaldılar ve berberlerinde kendilerinin oluşturdukları “ihanetçi sınıflarını” götürmek zorunda kaldılar. Götürdükleri bu hainler hala Hollanda’da bir sorun teşkil etmekteler. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Aynısını Amerikalılar Vietnam’da yaşamak durumunda kaldılar… Kalkan son Amerika helikopterlerine halkına ihanet edenlerin nasıl hücum ettikleri, hala hafızalardadır, ama artık Amerikalıların işine yaramayan bu yerli hainler karşılarında Amerikan askerlerini buldular..
Yukarda verdiğimiz üç örnekle Kürdistan karsılaştırılamaz. Kürdistan’daki ihanet daha köklüdür. Onun için daha köklü çözümler gerektirmektedir. Bu son 15 yıllık savaş bunu bize net öğretti. Eğer bu hain sınıfı bertaraf edilmezse, Kürdistan’ın bunlar tarafından kan gölüne çevrileceği açıktır. Burada “Hizbullah”ı hatırlatmakta yarar var.
Kürdistan’da artık “meşhur”olmuş iki ihanetçiyle devam edelim.
Birincisi, binbaşı Kasım: Peki kimdir bu binbaşı Kasım? Binbaşı Kasım Şeyh Sait’in bacanağı ve isyan hazırlıklarını gün gün Ankara’ya ihbar eden bir haindir. Osmanlı ordusunda görev yapmış ve bu görevi kutsal bilerek devam ettirmiştir. Onun Ankara’ya verdiği günlük istihbarat TC’nin isyanı çok kolay bastırmasına yol açtı.
İsyan bastırıldıktan sonra Şeyh Sait ve arkadaşları asıldı. İstiklal mahkemelerinde, binbaşı Kasım da (Ataç) Aydın ilinin Söke ilcesine sürgün edildi, ihaneti yeterli görülmedi 1944 yılında, yani 20 yıl sonra yeniden ifadeye çağrıldı ve Söke kaymakamlığınca ifadesi alındı ve Diyarbakır’a yollandı..
İhanetçilerin her zamanki tarihi çıkmazıdır ilkin işgalciler tarafından kullanılırlar, sonradan ya öldürülürler yada hep göz altında tutulurlar…
Yandaki fotoğraf : Önde oturan sakallı Şeyh Sait, arkada Biritus misali duran kalpaklı ihbarcı hain binbaşı Kasım (Ataç)’dır. Bu fotoğraftaki ilginçlik de şurada: Resmi asker elbiseli tek kişinin binbaşı Kasım olmasıdır.
İkinci meşhur ihanetçi binbaşı Kasım’dan daha çok bilinen, ama belki onun kadar uzman olmayan Rayber’dir .
Rayber’in hikayesi de binbaşı Kasım’ınkine çok benziyor. O da Dersim lideri Seyit Rize’nin kardeşinin oğludur. Katliamı planlayan TC onu bulur ve satın alır. Bütün katliam boyu Rayber katliamda görev alır ve aktif ajanlık yapar..
Ve Türk istihbaratıyla beraber büyük Kurt yurtseveri Alişer efendinin ve eşi Zarife Xanimin katledilmesine katılır ve başlarını keserek Türk garnizonunda TC yetkililerine teslim eder.
Dersim Jenosidi boyunca TC’ye çalışır. Artık galibiyetinden emin olan işgalcilere Rayber gerekmemektedir. Onu ve oğlunu ayni anda kursuna dizerler. Böyle bir haine asla itibar edemeyeceğini düşman da bilmekte. Bu durumda Rayber ihbarcı binbaşı Kasım kadar şanslı olamamıştır. Üstelik hiç bir alakası olmayan, daha 14-15 yasında olan oğlunu da beraber oldurulmuştur…
Yanda Alişer Efendinin kesik bası..yada ihanetin bin sayfayı anlatan fotoğrafı görülmektedir.
Ülkemizde bir “gen” seklinde yerleştirilmiş ihaneti kısa bir şekilde tanımlarken, asıl günümüze değinmeden geçemeyeceğiz. Tabii k. 15 yıllık bir mücadeleyi ihanete uğratan mantık tam bu mantıktır, içimize yerleştirilen ihanet geninin mantığıdır. Kürdistan tarihi bu ihaneti ve teslimiyeti en büyük ihanet eylemi olarak yazacaktır. Bundan kuşkumuz yok. Ancak mesele şurada yatmakta: bize dayatılan bu ihaneti ve yurtsever cephede oluşturulan ihanetçi sınıfın temsilcilerini bir an evvel halkımıza anlatmak, günümüzdeki en önemli görevlerdendir.
Kürdistan’ı gerilladan boşaltan, halkımızı yüz ustu bırakan ve Irak’ta binlerce gerillayı “çürümeye” terk eden, İste bu ihanetçi sınıfının yurtsever güçlerin içindeki temsilcileridirler…
İhanet, her zaman kendisini Binbaşı Kasım, Rayber, K.İnan şeklinde karşımıza çıkarmaz, çok kompleks bir meseledir.
Günümüzde bize dayatılan, halkımıza dayatılan, Kürdistan’a dayatılan ihanet çok kapsamlı ve köklüdür. Bu ihanetin tarihimizde açacağı yaraları şimdiden kestirmek bir hayli zor, ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Kürdistan ( kuzey) kendi tarihinde hiç bir zaman böyle kapsamlı ve derin bir ihanete uğramamıştı!
Ülkeleri işgal altında olan ulusların, kendi ihanetçilerini yenmeden ve kendi ülkelerinden kovmadan zafer kazanmaları mümkün değildir.
Karşı karşıya olduğumuz tarihimizin bu en kapsamlı ihanet çemberini elbet yaracağız, elbette ihanete karşı devrimciler mücadele edecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Şimdi asli görevimiz İmralı ihanet sürecini halkımıza korkusuz ve ikirciksiz anlatmaktır. Bu her Kurt Devrimcisinin kaçınılmaz görevidir.
İçimize yerleştirilen İmralı ihanet surecini Kürdistan’daki TC dayanağı ihanetçi sınıfın bir uzantısı olarak görmek ve öyle mücadele etmek kaçınılmazdır.
Bitirirken: Acaba İmralı ihanet surecinin tahribatlarını binbaşı Kasım ve Rayber’in tahribatlarıyla mukayese etmek mümkün mu? Yeni gelen Hainler eskilere dua mi okutuyor?