0 0
Read Time:3 Minute, 47 Second

Karanlık bir akşama yol alırken girdiğim kitapçıdaki arkadaş "Hrant'ı dövmüşler" gibi bir şeyler söylediğinde "sevinmiştim", ucuz atlatmış diye! Heyhat, eve gelip televizyonu açtığımda, "Hrant'ı vurdular" diyordu…  

 Ben mi yaşlanmıştım da duyma yetilerim körelmişti, o nedenle söyleneni anlamamıştım ya da içimdeki duygu "öldürülmüş" sözcüğünü yumuşatıp "dövülmüş" olarak mı algılamak istemişti? Bilemiyorum… Upuzun yattığı yerde, sağ ayakkabısının altındaki yırtık, daha da sarsmıştı beni. Hayır, yoksulluğun göstergesi olarak değil, bir inadın, bir direncin simgesi olarak etkilemişti beni. Zira, bir kış vakti, yağmurlu İstanbul günlerinde, ayağının ıslanması umurunda değildi. Zira, o büyük bir kavganın, korkuyu yenmenin kavgasının telaşı içinde idi.

Hrant Dink, sadece kendi korkularını yenen değil, başkalarının korkusunu yenmeye çalışan, onları bu büyük kavgaya davet eden bir yiğit idi. 12 Eylül faşizmi, emekçileri ne kadar korkutursa, varlığını o kadar hissettireceğini biliyordu. Bu nedenle, topluma, emekçilere, işçi sınıfına korku salmak için herşeyi yaptı. Bugün bile izleri silinemeyen bu korkuya Hrant Dink, durduğu yerden, bir özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet adına karşı çıkmaya başladığında nelerle karşılaşacağını pekala biliyordu. Devrimci geçmişi, sosyalist duruşu bütün bunları anlamasına yetecek kadar bilgi birikimi edinmesine yetmişti. Sınıfın geri çekildiği, milliyetçiliğin tırmandığı bir dönemde, bir simge olarak, bu ülkenin en ezilmiş, sindirilmiş kesimi Ermenilere "Korkmayın, çıkın ortaya" dediğinde, aslında meydan okuduğu 12 Eylül faşizminin saldığı korku idi. Bu korkunun sindirdiği emekçilere bir çağrı idi yaptığı.

Faşizmin korkusuna bir savaş ilan eden Hran Dink'in işi hiç de kolay değildi. O da biliyordu. Ama korkuyu yenmiş, aşkın bir yiğit olarak kendisini değil, başkalarının kavgasını verdi. Biliyordu ki, bu ülkede Ermeniler özgür, eşit olmadıkça, korkusuzca yaşamadıkça, işçiler de yoksullar da özgür eşit olamayacaktı, korkularını yenemeyecekti. Bu nedenle Hrant Dink, sadece Ermeniler'in değil, emekçilerin, işçi sınıfının yiğit bir öncüsü, savaşçısı idi. Öyle olduğu için yüzbinlerin uzun yürüyüşü ile uğurlandı. Zira, yüzbinler de anlamıştı, Hrant Dink kendisinin, Ermeniler'in değil, emekçilerin kavgasını veriyordu. Bu nedenle herkes Hrant olmak zorunda idi.

Sokaktaki yüzbinler, şimdi Hrant Dink'ten kalan bir mirası, bir bayrağı daha ileri taşımak zorundadır. Hrant Dink göstermiştir ki korkunun ecele faydası yoktur. Atılan her minik adım, büyük bir iz bırakmakta, fark edilmeyen büyük bir ilerlemenin göstergesi olmaktadır. Şimdi korkusuzluk mirasını işyerlerine taşıyıp, bir bayrak olarak fabrikaların, işyerlerinin "burçlarına" dikmek zamanıdır. Şimdi her türlü sindirmeye karşı bir Hrant Dink inadı ve direnci ile başkaldırmak zamanıdır. Zira, Hrant Dink'ten kalan en büyük miras korkusuzluktur, korkuya karşı cesurca mücadele etmektir. Bu mücadele ve Hrant Dink'in ölümü göstermektedir ki bu bereketli bir alandır. Güven vermekte, mücadele bayrağını yükseltmektedir. Hrant Dink kendi rüzgarını kendi yaratıp, bayrağını en yükseklerde dalgalandırırken, bize düşen şimdi o bayrağı emekçilerin elinde daha yükseklere çıkarmak ve işyeri işyeri rüzgarını çoğaltmaktır.

Şimdi korkusuz işçilerin birer Hrant Dink olarak işyerlerinde güvenle mücadele edip, yüzbinler olarak çoğalma zamanıdır. Şimdi hain kurşunların, hain tehditlerin birer Hrant Dink olan işçileri, emekçileri yıldıramayacağını anlayıp, bunu hayata geçirmenin zamandır.

Bizim için, emekçiler için Hrant Dink bir korkusuz yiğittir, yol gösterendir. İşçi sınıfının yolunu aydınlatan emek tarihinin iz bırakan aktörüdür. Hrant Dinkler'in çoğalması, işyeri işyeri ülkeyi kuşatması dileği ile Hran Dink'in anısı önünde saygı ile eğilip, and olsun ki seni unutmayacağız korkusuz yiğit diyoruz.

(Kızıl Bayrak, Sayı: 2007/3, 26 Ocak 2007)


 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter