0 0
Read Time:6 Minute, 50 Second

 ABD Başkanı George W. Bush'un Irak'a 20 bin kadar ilave ABD askeri gönderme kararı, savaşla ilgili tartışmaları belirli bir aşamaya getirdi. Ancak yeniden değerlendirme için başka bir şans olmayacak. ABD silahlı kuvvetlerinin modernleştirilmesi gibi önemli bir amaç Irak'ın işgalinde yetersiz sayıda asker bulunmasına yol açtı.

Yerli güçlerin yerine Amerikalıların geçirilmesi gibi anlaşılabilir -ancak geçmişe bakarak zamansız görünen- bir strateji, ABD güçlerini askeri misyondan farklı bir yöne sevketti ve bu güçler, Irak güçlerinin en aşikar kusurlarının düzeltilmesi için de uğraş veremediler.

Bu koşullar karşılıklı olarak krizleri güçlendiren bir fırtınaya neden oldu: Irak'ta milisler iç savaşa dahil oldular veya buna çok yaklaştılar.

Bunlara ek olarak Irak Kürtleri hem Sünnilerden hem de Şiilerden tam özerklik istiyor. Kürtlerin bağımsızlıkları, Türkiye ve muhtemelen İran'ın müdahale olasılığını güçlendirecektir.

Irak'taki savaş, Sünni-Şii meselesine ilişkin bir başka çatışmanın da -her iki mezhebe ait radikal örgütler tarafından gerçekleştirilen saldırıların- parçası. Lübnan'da Hizbullah, Irak'ta Mehdi Ordusu ve Orta Doğu genelinde el Kaide gibi örgütler İslamcı bir kimliğin otoritesini, Batılı laik kurumlara ve değerlere kabul ettirmeye çalışıyor.

Batı'nın en güçlü ülkesi ve yeni dünya düzenini yaratma girişiminin zaruri bir unsuru olarak ABD en önemli hedef.

Yaklaşık dört yıldır tek başlarına üstlendikleri ağır yükün farkına varan Amerikan halkının geri çekilme yönünde talepleri artmaya başladı. Ancak şimdiki koşullar altında geri çekilmek gibi bir seçenek görünmüyor.

Amerikan güçlerinin ülkede bulunması bir zorunluluk. Onlar Irak'ta Irak hükümetine iyilik olsun diye veya yönetimi ödüllendirmek adına bulunmuyor. ABD güçleri orada, İran'ın emperyalizm hevesi ve bölgedeki köktendinci ideoloji birleşimini önlemek üzere Amerika'nın ulusal çıkarlarının bir ifadesi olarak bulunuyor.

Amerikan güçlerinin ani bir şekilde geri çekilmesi terörist şebekelerin Irak'tan uzaklaştırılması çabalarını zorlaştıracaktır ve Lübnan'dan Körfez'e kadar hassas hükümetler, tedbir niteliğinde tavizler vermeye yöneleceklerdir. Bu ayrıca Irak'taki mezhep kavgalarını da soykırım boyutuna taşıyabilir.

Farklı bir strateji ortaya koyulmadıkça ve bu stratejide ilerleme kaydedilmedikçe aşamalı bir geri çekilme de bu tehlikeleri bertaraf etmeyecektir. Dolayısıyla Başkan Bush'un tüm bölge için güç kullanımından diplomasiye kadar kapsamlı yeni bir strateji kararı, bir ilk adım olarak görülmelidir.

Yeni stratejinin amacı; Amerika'nın, bölgedeki sonuca olumlu etki yapmaya; askeri konuşlanmayı ve asker sayısını ortaya çıkan gerçeklere göre ayarlamaya ve bölgenin tekrar istikrara kavuşturulmasına yönelik kapsamlı diplomatik girişimlere hareket imkanı sağlamaya kararlı olduğunu ortaya koymak olmalı.

Irak'ta son dönemde güvenliği tehdit eden unsurlardan -diğer ülkelerin müdahalesi, el Kaide militanlarının bölgedeki varlığı, mezhepsel çatışmalar- ilk ikisinin ortadan kaldırılması ABD'nin ulusal çıkarınadır; mezhepsel çatışmalara ise uzun bir süre müdahil olunmaması gerekiyor, her bir mezhebin şöyle ya da böyle kendisini amaçları doğrultusunda kullanabilmesine izin vermeli.

Bölgede cereyan eden mezhepsel çatışmalar neticesinde, hükümetin talimatları sadece Amerikan güçleri tarafından korunan ve Yeşil Bölge olarak tanımlanan Bağdat'ın bir bölümünde geçerli. Diğer pek çok bölgede milis kuvvetlerin gücü, Irak ulusal ordusunun gücünü aşıyor.

Milislerin nüfuzu ortadan kaldırılabilirse -ya da en azından önemli ölçüde azaltılabilirse- Bağdat yönetimi ulusal bir politika yürütebilmek için daha iyi bir fırsat yakalayabilir.

Sünni milisleri ve ölüm mangalarını birlikte silahsızlandırarak Bağdat yönetiminin Şii milis ve ölüm mangalarını da silahsızlandırmak istediğini göstermesi gerekir. Amerika'nın politikası siyasi sürecin tüm vatandaşlar için geçerli olduğu medeni bir devlet hedefinden sapmamalı.

Kapsamlı strateji ilerledikçe, Amerikan güçlerinin şehirlerden diğer kurtarılmış bölgelere sevki gerekiyor. Öyle ki, bu birlikler kendilerini iç savaştan ayrı tutup daha önce tanımlanan tehditlere odaklanabilmeliler.

Esas görev, sınırların kaçak geçişlere karşı korunması, terörist eğitim kamplarının kurulmasının ya da önemli bölgelerin Taliban tarzı bir kontrol altına girmesinin engellenmesi. Bu aşamada, aynı zamanda ABD askeri birliklerinde önemli ölçüde indirime gidilebilir.

Böyle bir stratejide geri çekilme temel koşullara bağlı olacak, diğer detaylara değil. Aynı zamanda bu strateji Filistin sorununun çözüm sürecinde ilerleme kaydedilmesi de dahil olmak üzere, bölgenin yeniden inşası açısından işbirliğine yönelik diplomatik bir ortam da sağlayacaktır.

Irak'takilerle kıyaslandığında çok az diplomatik sorun bu kadar karmaşık yapıda. Diplomasi, birbirlerinin can düşmanı olsalar da ortak hükümet yapısı içerisinde temsil edilen Irak'taki mezhepler arasında arabuluculuk rolüne soyunmalı. Stratejik olarak bu sürecin hem Irak'a komşu ülkeleri ve hem de bölgeden önemli çıkarları olan diğer ülkeleri bir araya getirecek uluslararası konsept ile ilişkilendirilmesi gerekir.

Diplomatik girişimlerin iki aşaması zaruri:

Çıkarları doğrudan etkilenen ve Amerika'nın desteğine bağlı komşu ülkelerin temsil edildiği bir irtibat grubunun oluşturulması. Bu grupta Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün yer almalı. Bu grubun işlevi iç çatışmaların durdurulmasına yönelik tavsiyelerde bulunmak ve dışarıdan bir ülkenin baskın konuma gelmesine karşı birleşik bir cephe oluşturmak olmalı.

Şu anda muhalif gibi görünen Suriye ve İran'la, bölgede barışçıl düzenin sağlanması sürecinde rol oynayabilmeleri için eşzamanlı müzakerelerde bulunulmalı.

Her iki kategorideki müzakereler, nihai sonuçta istikrar sağlayıcı bir rol oynamak zorunda kalacak -özellikle de Endonezya, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri- ülkelerin katılacağı uluslararası bir konferansın önünü açmalı.

Riskler ve fırsatlar arasında bir denge sağlanması gerekiyor; öyle ki İran, Şii köktendinciliğini zirveye taşımakla, önemli ancak daha makul oranda baskın bir rol oynamak arasında bir seçim yapmak zorunda kalmalı.

Her koşulda ABD, sonsuza dek gerek askeri gerekse siyasi açıdan yükü tek başına omuzlayamaz.

Bazı durumlarda Irak'ın yeniden uluslararası topluma eklemlenmesi ve diğer ülkelerin de bölgesel barış için sorumlulukları paylaşmaya hazır olması gerekebilir.

Amerika'nın bazı müttefikleri ve diğer etkilenen ülkeler, ABD ile ilişkilerini keserek etraflarındaki karmaşadan uzak kalabilme arayışındalar.

Ancak tüm bu sorunların tek başına üstesinden gelebilmek Amerika için imkansız olduğundan, tüm potansiyel hedefler üzerinde empoze edilecek uluslararası bir düzenin tesis edilmesi yönünde er ya da geç ortak bir girişim başlatılacaktır.

Diplomasinin ilerleme kaydetmesinin zaruri olduğu ve her daim ortaya çıkan tablonun, etkilenen tüm tarafların çıkarlarını koruyacağı daha kapsamlı bir anlayışa bağlı kalacağı sığ noktaların tanımlandığı bir süreç başlatmanın zamanı geldi.

International Herald Tribune gazetesi, 18 Ocak 2007, Henry A. Kissinger

http://www.rizgari.com/ sitesinden alınmıştır…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter