0 0
Read Time:4 Minute, 1 Second

Sekiz yıldır sahnede olan İmralı teslimiyet-tasfiye süreci kendini sisteme kabullendirme çabasına son hız devam ediyor. Son TÜSİAD ve M. Ağar partisi DYP değerlendirmelerinden sonra bu hızından hiç bir şey kaybetmeyeceği de ortada. Bu sekiz yıllık süreçte İmralı Partisi ve onun etki alanındaki tüm kurumlar bir tükenişi, üretimsizliği; içte de entrikaları, yozlaşmayı ve güvensizliği yaşamakta. Gelinen noktanın yaşanan ideolojik-politik çizgiden kopuşla bağlantılı olduğu ise su götürmez bir gerçek.

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, bugün İmralı eksenli tüm alanlarda olduğu gibi, gençlik yapısı da yenilgiden payını almış ve çürüme,  yozlaşma, lümpenleşmeyi kendi içinde kurumlaştırmıştır. Bu mevcut duruma ise bir türlü neşter vurulamamış, yapılan ise tam anlamıyla tepedekileri kopya etmekten öteye gidememiştir. Dolayısıyla onların çözümü de Gençlik yapısında sadece isim değişikliği yapmak olmuş (99 sonrası sırası ile demokratik gençlik hareketi, BAGEH, YÖGEH) ve sorunun özüne dokunulmamıştır. Bu temelde de politik gençlik yapısı tepetaklak gitmeye devam etmiştir. Mevcut savrulmanın özünde ideolojik-politik teslimiyetin olduğunu ve bunun aşılması, tartışılması gerektiğini belirtmekle yetinelim. Biz şimdilik, İmralı'dan beri yaşanan "masal" anlatıcılığıyla gençliğin düşlerinin çatışması ve bu çatışmanın sonuçları üzerine durmak niyetindeyiz.

Kürdistan gençliği ile İmralı tezleri arasında müthiş bir zıt duruş vardır. Tam da bu noktada şunu da belirtmeliyiz ki; bu böyle olmasına rağmen Kürdistan'daki politik gençlik yapısının İmralı kontrolünde olması da olayın trajik bir diğer boyutudur. Evet, gençliğin düşleri İmralı masal anlatıcılığıyla özde çatışmakta, bunun en iyi örneğini de Kürdistan meselesine bakış açısında görmekteyiz. Öyle ki bağımsız Kürdistan düşü her onurlu Kürdün beyninin kıvrımlarına kazınmışken, İmralı'dan Ulus Devlet'in her türlü kötülüğün merkezi olduğu devlet verilse dahi bunu elinin tersi ile iteceği söylenmekte; bununla da kalınmayarak devamında Sömürgeci T.C. devlet aygıtına, onun uniter yapısına, sınırlarına, hukukuna vs… saygılı olunacağı da ifade edilmektedir. Niyetimiz İmralı'daki bu ve benzeri çelişkileri aktarmak değil. Hak verilecektir ki, bu ve benzerlerini, bir makalede değerlendirmek mümkün değil.

İfade ettiğimiz örnekte olduğu gibi, gençlik özde ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu bilmekte, ancak bunu ifade edemeyecek kadar vahim bir durumla karşı karşıya. Elbette tam da bu noktada yani "tepedekilerin" sorgulanmadığı, derviş siyasetininse değerlere bağlılık adına yüceltildiği koşullar da isteneni dile getirememek bir psikozu doğuracaktır. Bu psiko-politik durumun da üretimsizliğe, üretimsizliğin olduğu yerde de yozlaşma, lümpenleşme, gerileme-gericileşmenin kendini kurumsallaştırması da doğal bir sonuç olacaktır. Bugün tam da yaşanan budur ve bir travma yaşanmaktadır. Bir taraftan yaşamın dayattığı devrimci düşler, diğer taraftan bunların kof,  sömürgeci TC ile barışma teorilerinin altında ve kontrolünde oluşu. İşte tam da böylesi bir noktada devrimci bir alternatifin henüz kendini ete kemiğe büründürememesi ise bir başka handikap. Ancak bunun uzun sürmeyeceği, hiç bir düşüncenin yok edilemeyeceğini, hele zamanı gelen bir düşüncenin önünde hiç bir gücün buna iç tasfiyecilik de dâhil, engel olamayacağını biliyoruz.

Şunu söylüyoruz Sömürgecilikte ısrar eden, inkâr ve imhayı var oluş gerekçesi olarak gören bir anlayışa, aygıta ve bunların hukukuna saygı duymamızı kimse beklemesin, bugün her yönü ile bir travma yaşayan gençlik yapısı şimdilik geçmişin gölgesinde kontrol altında tutulabilir, ancak o ünlü sözde dendiği gibi; Gerçekler inatçıdır ve hiç bir şey onları gizleyemeyecektir. Kürdistan toprakları devrimcidir ve kendi öz kimliğine mutlaka dönecektir.

 

 

                                                                  

 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter