Darbeci Evren'in yeni çıkışının anlamı
Ağar'ın, PKK'ye "düz ovada" siyaset yollarının açılması gerektiği açıklamasının ardından, bu kez de Kenan Evren'in yaptığı "DTP'nin Meclis'e girmesi", "Kuzey Irak'ta Kürt devletinin zaten kurulduğu", "Türkiye'de eyalet sisteminin olabileceği", "Türkiye'nin Kerkük'e girmemesi gerektiği" vb. şeklindeki açıklamalarının yarattığı şaşkınlık devam ediyor.
Bu sözlerin bugün bu kadar tartışılmasının ve tepki görmesinin gerisinde, düzen siyasetinin özellikle Kürt sorunu ve Güney Kürdistan gibi konulardaki tıkanmışlığı ve sözkonusu yeni politik açılımların ABD'nin dayatmalarıyla şekillenmekte oluşu yatmaktadır. Elbette buna bir de rejimin Kürt sorunundaki katı tutumu, düzenin geleceğinden duyulan korku ve kaygıların hızla artmakta olduğunu da eklemek gerekir.
Ülkenin 8 eyalete bölünebileceğini açıklayan Evren, bunları "Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon" olarak sıraladı. 1980'li yılların başında bunları düşündüğünü, Ankara'dan 81 ile hakim olmanın zor olduğunu, 1983'te Türkiye'yi bir takım bölgelere bölüp, yetkileri devrederek yönettiklerini açıklayarak, "Türkiye bir gün mutlaka bu adımları atacak. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil" dedi.
Evren'in bu açıklamaları, farklı tepkilere yol açtı. Hürriyet gazetesinin konuya ilişkin bir anket başlatması konuyu gündemin ön sıralarına taşıdı. Ertuğrul Özkök ise, "Evren yaşlanmadı hala genç ve dinç, söylediklerinin farkında" açıklaması ile Evren'in açılımlarına destek sunan gazetecilerin başında geldi. Demirel'den Evren'e "Türkiye iyi yönetilmeli" şeklinde açıklamalarla destek gelirken, MHP ile BBP Evren'in açıklamalarını eleştirdi. DYP Başkanı Mehmet Ağar, üniter devletten yana olduklarını, ancak buna benzer bir tartışmayı daha önce yaptıklarını belirterek, önceki yıllarda ekonomik bölge valiliklerinin tartışıldığının altını çizdi. CHP'li milletvekilleri ise, Evren'in açıklamalarının 12 Eylül mantığının bir ürünü olduğunu belirtirken, AKP milletvekilleri Evren'in sözlerini eleştirdiler.
Kürt hareketi cephesinden Abdullah Öcalan, Kenan Evren'in "bir askeri deha" olduğunu söyleyerek, görüşlerine önem verdiğini belirtti. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Darbe yapmış birinin bunları söylemesi, eyalet sistemini de bir olasılık olarak dile getirmesi olumludur. Kenan Evren de gerçeği ve çözüm yolunu görmüş" dedi. Eski DEP milletvekili Selim Sadak, "Türkiye, Kenan Evren'in bile gerisinde kaldı" derken, liberal Kürt siyasetçilerinden biri de Evren'in "De Guelle'nin Fransa'da oynadığı rolü oynayabileceği" ihtimalinden söz etti.
12 Eylül darbesinin başındaki ismin açıklamaları, düzen cephesindeki çelişkilerin derinleştiğini de gösteriyor. Bugün 12 Eylül faşizminin uzantısı gerici-şoven güçlerin, açıklamaları nedeniyle faşist 12 Eylül anayasasını mimarı Kenan Evren'e soruşturma açılmasını istemesi, öte yandan Evren'in görüşlerinin, 12 Eylül'ün işkence tezgahlarından geçenler tarafından savunulması bir bakıma trajikomiktir. Öte yandan bu durum, rejimin değişime karşı ne kadar kapalı olduğunu ve onun saldırganlığının boyutunu da gözler önüne sermektedir. Önümüzdeki dönem, egemenlerin açmazlarının derinleştireceği, buna bağlı olarak da saldırganlığın artacağı gelişmelere gebe görünüyor. Mevcut tablo, 12 Eylül'ün mirasçısı güç odaklarının, baskı ve şiddetleriyle Kenan Evren'i bile aratmayacak düzeyde olduklarını göstermektedir. Bugün Kürt halkına yönelik yoğun bir baskı ve sindirme kampanyası, günbegün artarak sürdürülmektedir. DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'a geçtiğimiz günlerde birer buçuk yıl hapis cezası verildi. Pek çok DTP il ve ilçe binasını basan polis, birçok kişiyi gözaltına aldı. Son bir ay içinde onlarca DTP'linin tutuklandığı belirtiliyor.
Kürtlere yönelik baskı ve terörün artırdığı bir dönemde Evren'in açıklamalarının gerçekte fazla ciddiye alınacak yanı yoktur. Kaldı ki bunlar resmi siyaset dünyasında ilk kez söylenmiş sözler de değildir. "Eyalet" yaklaşımı herhangi bir yenilik içermediği gibi, Kürt halkının ulusal-demokratik hakları açısından bir değer de taşımamaktadır. Zira eyalet sistemi, Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgeleri bölecek, örneğin Evren'in önerisine göre, Kürtler'in yaşadığı bölgelerde Diyarbakır ve Erzurum eyaletleri olacaktır. Bu ise, Kürt halkını kendi içinde bölüp parçalayacaktır. Ayrıca Evren, örneğin DTP'lilerin meclise girmelerine izin verilmesini, kendi ifadesiyle, bu sayede "olgunlaşacakları" ve zararsız hale gelecekleri amacına bağlamaktadır.
Gerek Ağar'ın gerekse Evren'in çıkışlarını ABD'nin Ortadoğu politikalarından ayrı düşünemeyiz. Her iki tescilli faşist de kanlı geçmişlerinin sağladığı referans üzerinden diğer düzen politikacılarının çeşitli denge hesaplarıyla göze alamadıkları "cesur" çıkışları yaparak Türkiye'nin ABD'nin bölge stratejisine uyumunu sağlamayı hedeflemektedirler. Düzen politikacılarının söyleyemediklerini Evren'in ifade etmesi, onlara önemli bir rahatlama sağlamaktadır. Dün ABD'ye hizmetini 12 Eylül faşizminin kirli iç ve dış politikalarıyla yerine getiren Evren, bugün de bu misyonunu "akil adam" olarak siyasi yaşama müdahale ederek devam ettirmektedir. Bilindiği gibi, Kıbrıs'ın AB üyeliği ve Annan Planı görüşmeleri sırasında Evren, "1974'te Kıbrıs'ta biz daha sonra vermek üzere fazla toprak aldık" demiş, bu açıklamaları ile ABD politikalarına destek vererek o dönemdeki Genelkurmay çizgisine ters düşme pahasına bir "tabu"yu daha yıkmıştı. Bu bakımdan gelişmeleri yakından izleyenler açısından bu son çıkışta da sürpriz bir yan bulunmamaktadır.
Şurası açıktır ki, sermaye düzeni altında Kürt ulusunun tüm temel ulusal hakları inkar edilmekte ve Kürtler sistematik olarak ulusal baskı altında tutulmaktadırlar. Türk burjuvazisi Kürdistan üzerindeki egemenliğini içte Kürt burjuva-feodal sınıflara, dışta emperyalizme dayanarak sürdürmektedir. Dolayısıyla gerçek ve kalıcı çözüm ancak bu güçlerin tümünü birarada hedef almakla olanaklıdır. Bu, bugünkü egemen sınıf düzenini ortadan kaldırmayı hedefleyen devrime dayalı bir çözüm demektir. Özgürlüğe, eşitliğe ve bu temel üzerinde halkların gönüllü devrimci birliğine ulaşmanın başkaca bir yolu yoktur. Hiçbir sistem içi yaklaşım ve sözde çözüm önerisi, elle tutulur ve ömürlü olabilen sonuç yaratmaz, yaratamaz; tersine yalnızca Kürt ulusunun köleliğinin değişik biçimlerde sürmesini sağlar ve Kürt sorunun kanayan bir yara olarak kalmasına yolaçar.
Yüzyıla yaklaşan tarihi seyrin döne döne önümüze koyduğu yalın gerçek budur.
(Kızıl Bayrak, Sayı: 2007/9, 9 Mart 2007)
www.kizilbayrak.net sitesinden alınmıştır.