Seçimler yaklaşırken solda da çeşitli ittifak senaryoları ve seçim taktikleri üzerine tartışmalar da yoğunlaşıyor. Gerçi genel seçimler konusu şu an için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gölgesi altında. Fakat bu bir şey yapılmadığı anlamına gelmiyor. En sağından en soluna kadar düzen siyasetinin tüm unsurları kendi seçim politikalarını oluşturmaya, bununla ilgili somut taktiklerini belirlemeye çalışıyorlar.
Düzen siyasetinin sağ yelpazesinde kimin ne yapacağı az çok belli. Tartışma ve arayışlar daha çok düzen siyasetinin sol kanadında yaşanmakta. Ortalıkta, düzen siyasetinin aksayan sol bacağını yeniden iş görür duruma getirmeyi amaçlayan bir dizi proje ve önerinin dolandığı görülüyor.
Bunlardan birisi bağımsız aday önerisi. Bundan bir süre önce, Doğan Medya Grubu'nun "sol" ayağı Radikal gazetesinde Seyfettin Doğan ve Ahmet İnsel'in ortak imzalarıyla bir yazı yayınlandı. Yazıda, solun Meclis'te temsilini sağlamanın mümkün olduğu, bunun için seçimlere ortak bağımsız adaylarla girilmesi gerektiği fikri savunuluyordu. Bu fikir, çeşitli seçim bölgelerindeki seçmen sayıları, partilerin oy dağılımları gibi teknik verilerle destekleniyordu. Hemen belirtelim ki çok çeşitli nedenlerden dolayı böyle bir önerinin hayata geçmesi imkansız. Fakat öneri gene de özellikle medyada belli bir ilgi yarattı. Çeşitli yazılara konu edildi.
Düzen solundaki asıl ilgiyle izlenen seçim hazırlığını ise DSP, SHP ve Süleyman Çelebi'nin 10 Aralık Hareketi yürütüyor. Bundan bir süre 10 Aralık Hareketi "solda güçbirliği" çağrısı yapmış, bunun üzerinden görüşme trafiği başlamıştı. 10 Aralık Hareketi'nin açıklamasında, "güçbirliği"nin muhatapları olarak DSP, CHP ve SHP'nin isimler sayılıyor, bununla birlikte tüm sol parti ve oluşumlara da açık kapı bırakılıyordu. DTP'nin böyle bir oluşum için muhatap kabul edilmediği, bu parti ile bir ittifakın mümkün olmadığı ise 10 Aralık Hareketi'nin sözcüsü tarafından açık biçimde ifade edilmişti.
Aradan geçen zaman içinde bu yöndeki çabalarda belli bir mesafe alındı. Önce DSP ile SHP arasındaki buzlar eritildi. DSP, SHP ile ittifak yapmama eğiliminden vazgeçti. Derken kamuoyuna 10 Aralık Hareketi ile SHP'den adayların DSP çatısı altında seçimlere girecekleri bilgisi yansıdı. Gene aynı günlerde "güçbirliği"nin bunlarla sınırlı kalmayacağı, ÖDP ve EMEP'i de kapsayan daha geniş bir ittifakın gündemde olduğu söylentisi kimi internet sitelerinde yer aldı. Ancak bu bilgi muhataplarınca doğrulanmadığı gibi, bu konuda herhangi bir açıklama da yapılmadı.
Son günlerde yaşanan kimi gelişmeler ve yapılan bazı açıklamalar, DSP, SHP ve 10 Aralık Hareketi'nden oluşan bir "sol güçbirliği" konusunda artık somut adımların atıldığını, yeni oluşumun muhtemelen yakın zaman içinde kamuoyunun karşısına çıkacağını gösteriyor.
Gelişmeleri yakından takip ettiği bilinen Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün 27 Mart tarihli yazısında "güçbirliği" çalışmalarının geldiği durum ayrıntılı bir şekilde aktarılıyor. Mahmut Övür, yazısında DSP, SHP ve 10 Aralık Hareketi liderlerinin bir süre önce yeni bir toplantı yaptıklarını, bu toplantıda "ittifak startı" verdiklerini, teknik sorunların çözümü için de bir komitenin kurulduğunu anlatıyor. Mahmut Övür'ün aktardığı bir başka bilgiye göre ise sözkonusu ittifakın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce kamuoyuna açıklanması büyük ihtimal. Bu da yaklaşık 1 aylık zaman demek.
Peki bu işin böylesine sürüncemede bırakılmasının nedeni ne olabilir? Bu sorunun yanıtını geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili konuşan Süleyman Çelebi veriyor. 29 Mart tarihli Sabah Gazetesi'nde yer alan habere göre toplumun sol ittifaktan çok büyük bir beklenti içinde olduğunu savunan Süleyman Çelebi, "Kolay değil, umut kırıldığı zaman Türkiye'de korku egemen oluyor. Biz, temel anlayışları ve yaklaşımları ortaklaştırmaya çalışıyoruz. Burada mesele güçlü bir yapının dışında, içinde CHP, DSP ve SHP dışında da başka sol partilerin de yer alacağı, bir anlayışı ortaya koymak. Biz bunun için çalışıyoruz" şeklinde konuşuyor. Bu sözler, Süleyman Çelebi'nin ve ortaklarının ittifaka dahil olma konusunda CHP'den hala umudu kesmediklerini, "başka sol partiler"i işin içine katmaya dönük çabalarına da devam ettiklerini gösteriyor. Peki bu "başka sol parti"ler hangileri? Düzen solu içerisinde "başka sol parti" olmadığına göre, bu sözden Çelebi ve ortaklarının ÖDP başta olmak üzere reformist cenahtaki bazı partilerle de ittifak görüşmelerini sürdürdükleri anlamı çıkmaktadır.
Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Yeni seçilen ÖDP yönetiminin düzen solundaki partilerle seçim ortaklıklarına kapalı olmadıkları bilinen bir gerçektir. Kaldı ki geçtiğimiz hafta sonunda İzmir'de 10 Aralık Hareketi tarafından düzenlenen bir toplantıya düzen solundaki partilerin yanı sıra ÖDP'den de katılanlar olmuştur. Üstelik bu toplantıda konuşan 10 Aralık Hareketi sözcüsü Burhan Şenatalar, güçbirliği için SHP, DSP, CHP ve ÖDP'ye çağrı yaptıklarını, kongre sürecinde olduğu için ÖDP'den henüz bir yanıt alamadıklarını, bu partiyle görüşmelere yeni başladıklarını açık bir biçimde ifade etmiştir. Çelebi'nin ve Şenatalar'ın açıklamaları, ittifakın önümüzdeki dönemde ÖDP'yi de kapsayarak genişlemesinin güçlü bir olasılık olduğunu göstermektedir.
Geçen seçimde Kürt hareketinin iki temel destekçisi SHP ile ÖDP idi. Bu partilerin DSP ve 10 Aralık Hareketi ile ittifak halinde seçime katılmaları 2003'teki türden bir "blok" oluşturulması ihtimalini tümüyle ortadan kaldırmaktadır. Kürt hareketi zaten bir süredir bağımsız adaylar üzerinden seçime girme ihtimalini ciddi biçimde tartışmaya başlamıştı. DSP, SHP, 10 Aralık Hareketi ve ÖDP'den kurulu bir ittifakın somut hal alması, Kürt hareketinin başka türlü davranmasını da neredeyse imkansız hale getirecektir. Kürt hareketinin bağımsız adaylar üzerinden meclise girip giremeyeceğini, daha doğrusu düzen güçlerinin bunu engellemek için ne tür yol ve yöntemler kullanmaya çalışacaklarını ise zaman gösterecektir.
Düzen solundaki bu oluşum aynı zamanda işçi ve emekçileri de hedef almaktadır. İttifakın sözcüleri "sosyal çatışmaları önlemek" misyonuyla hareket ettiklerini çeşitli kereler ifade etmiş olsalar da, seçim sürecinde sosyal demagojiyi etkili bir silah olarak kullanacakları da kesindir. Bu sermaye açısından işçi ve emekçileri denetim altında tutma konusunda yeni ve önemli bir olanak demektir.
Gelişmeler göstermektedir ki seçim döneminde devrimci ve ilerici güçlerin temel hedeflerinden biri, işçi ve emekçileri bu sosyal demagoglara karşı uyarmak olacaktır. Bu da sınıfın bağımsız çıkarlarını ve güncel taleplerini temel alacak kapsamlı ve etkili bir seçim çalışmasının hazırlıklarına şimdiden girişmek anlamına gelmektedir.
(Kızıl Bayrak, Sayı:13, 6 Nisan 2007)