Bugün yüzden fazla ülkede resmen tatil olarak kabul edilmiş olan 1 Mayıs, ne yazık ki Türkiye'de 12 Eylül faşizminden sonraki "yasaklı" halini sürdürmektedir. Kuşkusuz bu durumun sorumluluğu sadece 1980 sonrası bu yasağı sürdüren hükümetlerin değildir. Bu sorumluluk başta işçi sınıfı olmak üzere onun adına siyaset yapan herkese aittir.
12 Eylül'den sonra neredeyse yirmi yıldır 1 Mayıs'ı kutlamak isteyenler nedense güçlü bir "tatil" isteği ile ortaya çıkmadılar. 1 Mayıs tartışmaları genellikle "nerede" kutlanacağı üzerine yapıldı. Yapılacak yer üzerinden devrimcilik düzeyleri sınıflandırılmaya çalışıldı. Marx'ın çok anlamlı ifadesi ile görüntü ile "uğraşılırken" öz gözden kaçırıldı. Bu nedenle bir kez daha öze bakmakta yarar var. Bunu görebilmek için de 1 Mayıs'ın tarihçesine ve tarihçedeki ruha kısaca göz atmak yararlı olacaktır.*
Pek çok ülkenin dinsel ya da ulusal tatil günlerine "alternatif" olmasa da 1 Mayıs'ın da bir tatil günü olarak "takvimlere" girmesinde, bu ulvi dinsel ve ulusal yanın dışında bir şey olarak, işçi sınıfının bir "müdahalesinin" önemli bir payı bulunmaktadır. Yüzü aşkın ülkede tek ortak bir tatil günü olmasının ise başka bir anlamı olsa gerek. Böyle olduğu için de 1 Mayıs'ın tatil günü olması başka anlamlar taşır. O, sadece bir tatil günü değil, işçi sınıfının dünyanın dört bir yanında aynı ruhu hissettiği gündür. Zira, emekçilerin uzun sürmüş mücadelesinin bir sonucudur, sömürüye karşı, emek cephesinin sermaye cephesine meydan okuduğu ve bir bayrak gibi zaferini dalgalandırdığı gündür 1 Mayıs. Bu nedenle de sınıf mücadelesinde emekçilerin bir "resmi" uğrağıdır. İşçi sınıfının, işçi hareketinin kutladığı uluslararası bir "bayramdır", bir "şölendir", bir "mücadeledir". Yüz yıl sonra bile sermaye cephesini ürküten bir "gündür" 1 Mayıs. Öyle olduğu için de sadece Türkiye'deki egemenleri değil, İngiltere gibi yerlerdeki egemenleri de hala korkutur, ürkütür. Sermaye cephesi iliklerine kadar hissettiği bir huzursuzluğu her fırsatta dile getirir. Londra Üniversitesi'nde yönetici olan J. Hackett'in 1 Mayıs'ı bir Sovyet icadı olarak görüp, "bayram" olmaktan çıkarılması talebi, bu huzursuzluğun sermaye cephesi adına itirafından başka bir şey olmasa gerek.
J. Hackett, Sovyetler Birliği'nin çözülüp dağılmasından sonra sosyalizm tehlikesinin kalkmış olduğunu düşünüyor olmalı ki, böyle bir talepte bulundu. Zira, EkimDevrimi sonrasında, tarihin garip bir "cilvesi" olarak, emek karşıtı iktidarlar 1 Mayıs'ı resmi tatil günü olarak ilan etmeye başladılar. 1930'lu yıllarda, SSCB'den sonra Hitler Almanyası, 1 Mayıs'ı "Ulusal İşçi Günü" adı altında resmi tatil günü ilan etti. Onu Fransa izledi; Mareşal Petain'in işbirlikçi Vichy hükümeti Hitler'in yolundan yürüyerek 1 Mayıs'ı "Emek ve Bağdaşma Şenliği" olarak ilan etti. Franco İspanyası sıraya girmekte gecikmedi! Bu arada Türkiye'de 1935 yılında 1 Mayıs'ı tatil günü ilan etti!.. Kara Avrupası, Ekim Devrimi'nin SSCB'sinin 1 Mayıs'ını, emekçilerin 1 Mayıs'ını, kapitalizm adına onların elinden almaya kararlıydı, en faşist yönetimleri ile!… Yasaklayamıyorsan, içselleştir, kullan ve "çürüt".
1 Mayıs'ın tatil olma "kara talihi" böyle başlasa da izleyen yıllarda emekçilerin has tatili olacaktı. Ancak, işçi sınıfının tüm tarihi gibi sancılı olarak. Tıpkı 1933 yılında Hitler Almanyası'nın görkemli "kutladığı" 1 Mayıs'ı izleyen günde sendikacıların ve işçilerin tutuklanmasında; işçilerin Hitler iktidarında adeta esir kamplarında çalıştırılır gibi çalıştırılmasında olduğu gibi.
II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda 1 Mayıs, "resmi" tatil günü kabul edilmede hızlı bir mesafe katetse de 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki "kararlılık" ve "coşkusunu" da yitirmeğe başladı. 20. yüzyılın sonuna doğru, kapitalist ülkelerde "cılız" kalabalıkların mitinglerde boy gösterdiği, 1 Mayıs ruhunun kaybedildiği bir gün olmaya başladı. Emek sömürüsünün yoğun olduğu, çalışma koşullarının ağır olduğu yerlerde 1 Mayıs ruhuna yakışır çıkışlar ve gösteriler yapılsa da, dünya genelindeki coşku yüz yıl öncesine hiç yaklaşamadı. Bu ruhun kaybı, bu özün yitirilişi en güzel kendisini 1 Mayıs afişlerinde, flamalarında göstermeye başladı. Kızıl bayrakların yerini, çiçekler almaya başladı. Dünyanın ve Türkiye'nin 1 Mayıs tarihini afişleri izleyerek "okumak" mümkün. Zira, her afiş, flama döneminin ruhunu göstermektedir; bir bakıma mücadele isteği ve azmini…
Kızıl bayrakların çoğaldığı, çiçeklerin azaldığı afişlerin, flamaların dalgalandığı hem radikal hem devrimci ruhunu yitirmemiş 1 Mayıslarda buluşmak dileği ile…
(*) 1 Mayıs tarihi pek çok araştırmacıyı ilgilendirmişken, ne yazık ki Türkiye'de henüz 1 Mayıs tarihi üzerine bir kitap yazılmamıştır!.. M. Dommanget, Histoire du Premier Mai, Marseille, 2006; A. Panaccione, Un giorno perche. Cent'anni di storia internazionale del 1 maggio, Roma,1990; A. Panaccione (ed.), The Memory of May Day: An Iconographic History of teh Origin and Implanting of a Workers' Holdiday, Venedik, 1989; A. Riosa (ed.), Le metamorfosi del 1 maggio, Venedik, 1990; D. Fricke, Kleine Geschichte des Ersten Mai, Frankfurt, 1980.
(Kızıl Bayrak, Sayı:13, 6 Nisan 2007)
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır..