Filipinler Komünist Partisi'nin kurucusu ve yıllardır Filipin devletiyle sürdürülen barış görüşmelerinde Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'nin politik baş danışmanı olan Prof. Jose Maria Sison ile konuştuk…
"Filipin halkının haklarını ve çıkarlarını savunduğum için kovuşturmaya uğruyorum"
– Yıllardır ABD'nin terörist listesindesiniz. ABD'den sonra, nihayet AB de sizi terörist listesine aldı. AB'nin sizi terörist listesine alması dünyadaki gelişmelerin bir ürünü. Bu karara tepkiniz nedir ve bu kararın anlamı üzerine neler söylemek istersiniz?
Ayrıca, Hollanda hükümeti geçmişte Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) ile Filipin hükümeti arasında aracılık yaptı. Fakat şimdi sizi terörist listesine aldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
ABD ve Avrupa Birliği Konseyi'nin teröristler listesine alındım; çünkü, hem ABD hem de Manila hükümeti NDFP'ye Manila hükümetine teslim olması için baskı yapmak istiyor. Bu plan, ABD'nin kendi tekelci çıkarlarını dünya çapında genişletmek için yürüttüğü saldırı savaşları ve devlet terörizmi için 11 Eylül'ü bahane olarak kullanma geniş planının da bir parçasıdır.
NDFP ile Manila hükümeti arasındaki barış görüşmelerini kolaylaştıran üçüncü taraf olarak davranan bir hükümetin, beni Avrupa Birliği Konseyi'nin "terörist" listesine koyması gerçekten garip. Böyle yapmakla Hollanda hükümeti kendi itibarını düşürdü.
– Yıllardır Hollanda'da ikamet ediyorsunuz. Bu süre içinde siyasal kimliğinizden dolayı ciddi problemler yaşadınız. Deyim uygunsa bir ‘rehin' konumundasınız. Biraz bu durumdan söz eder misiniz?
Beni bir "rehine" ile karşılaştırmakta haklısınız. Politik mülteci statüsüne sahip biri olarak tanınıyorum, ama bir mülteci olarak kabul edilmiyorum. Ne var ki, fiilen Hollanda'dayım ve kendimi, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'nun 3. Maddesi tarafından yasaklanan kötü muameleye uğratılma ve işkence görme riskine atmaksızın bir başka ülkeye gidemem.
Haklarım çiğneniyor ve baskıya, insanca olmayan aşağılayıcı davranışlara, yaşamıma yönelik tehditlere ve damgalamalara uğruyorum. 1986 yılında çıkarılan genel afla askeri hapisaneden çıktıktığımdan bu yana, Filipinler'de, Hollanda'da veya dünyanın herhangi bir yerinde suç işlemedim. Ama, Hollanda, ABD ve Manila hükümetleri tarafından daima kovuşturmaya uğratıldım.
– AB'nin böyle bir karar alacağını bekliyor muydunuz?
Evet. Avrupa Birliği ve ABD yakın bağlaşık olan emperyalist güçlerdir. Onlar, dünyanın ezilen halklarına ve ilerici önderlerine karşı kolayca birleşirler.
– AB'nin bu kararı tam olarak neleri içeriyor? Bunu ABD'ninkinden farklı ne gibi yanları var? Ve bu karar, bundan sonraki yaşamınızı nasıl etkileyecek?
Avrupa Birliği Konseyi'nin beni "terörist" listesine koyan kararı; suçlu olarak soruşturmaya uğratılmam için herhangi bir temel neden olmamasına rağmen, benim, banka hesabımın dondurulması, çalışmamın engellenmesi, sosyal ödeneklerimin kesilmesi ve bana karşı kamu nefretinin kışkırtılması gibi cezalandırıcı yaptırımlara uğratılmam anlamına geliyor. Avrupa Birliği'nin kararı ABD'ninkiyle aynıdır. İnsan haklarımın çiğnenmesine karşı olanaklı olduğu kadar savaşmaktan ve dünya halkının dayanışma ve desteği için çağrı yapmaktan başka bir seçeneğim yok. Adalet ve özgürlük için savaşım uzun yıllardan beri yaşamımı etkiledi ve biçimlendirdi.
– AB karar aldığı zaman tepkinizin ne olduğunda söz eder misiniz? Bu karara karşı siz kişisel olarak ne yaptınız ve NDFP ne yaptı? Geleceğe ilişkin planlarınız nedir?
Avrupa Birliği Konseyi'nin beni "terörist" listesine alma kararı beni elbette kızdırdı. Avukatlarıma danıştım ve basın toplantısı düzenledim. Yurttaşlarımın ve bütün yabancı dostların desteğini almaya çalıştım. NDFP Görüşme Paneli ve Enformasyon Bürosu bana destek oldular.
Karara karşı Lükasmburg'daki Avrupa Adalet Mahkemesi nezdinde şikayette bulundum. Hala mahkeme kararını bekliyorum. Davayı kazanayım ya da kaybedeyim, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'nun 3. Maddesi'ne göre Hollanda'da kalma hakkına sahibim.
– Bu karara karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bir başvuruda bulunduğunuzu biliyoruz. Başvurunuzun içeriği hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Avukatlarım ve ben, kararın, Avrupa Antlaşması ile diğer uluslararası konvansiyonlar ve antlaşmalara göre, demokratik haklarımı çiğnediğini savunduk.
– Dava açmaktaki amacınız neydi ve bundan ne gibi bir sonuç bekliyorsunuz?
Amacım kararın yasadışılığını ve haksızlığını teşhir etmektir. Kazanırsam cezalandırıcı yaptırımlar sona erdirilebilir. Hukuksal davayı kazanamazsam bile, bana karşı yapılan haksız davranışlara karşı konuşmaya ve politik olarak karşı çıkmaya devam edebilirim. Bu davayı açmasaydım, Avrupalı yetkililer beni kovuşturmaya uğratmada daha da serbest olurlar ve tek yanlı olarak, hukuka uygun davranmakla övünebilirlerdi.
– Sol hareketlerden, devrimci örgüt ve partilerden beklentileriniz nelerdir?
Bana karşı yapılan haksız ve baskıcı davranışlara karşı çıkmalarını ve beni savunan komitenin çağrılarına karşılık vermelerini bekliyorum. Bilgi yaymak, halkı harekete geçirmek ve kaynak yaratmak için kampanyalar yürütebilirler.
– Son olarak bize ve bizim aracılığımızla dost parti ve örgütlere neler söylemek istersiniz?
Halkın bütün parti ve örgütlerini, adalet için savaşımını ve daha da önemlisi Filipin halkının ABD emperyalizmine ve onun bütün suç ortaklarına karşı ulusal kurtuluş ve demokrasi için yürüttüğü savaşımı olanaklı olan her yoldan desteklemeye çağırıyorum. Filipin halkının haklarını ve çıkarlarını savunduğum için kovuşturmaya uğruyorum.
Bu fırsattan yararlanarak destekleyenlere ve daha fazla destek verme konusunda kararlı olanlara teşekkür etmek istiyorum. Filipin halkının savaşımının diğer halkların emperyalizme ve gericiliğe karşı savaşımlarının ilerlemesine katkıda bulunması dilekleriyle…
(Kızıl Bayrak, Sayı:15, 20 Nisan 2007)
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır.