Dinsel gericiliğe ve darbeciliğe karşı emekçilerin yeri mücadelenin ve devrimin safıdır!
Cumhurbaşkanlığı için ilk tur oylama, önceden de açıklandığı üzere, CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'e taşındı. Böylece, günler öncesinde başlatılan ve daha çok Meclis Başkanı Arınç'la CHP Başkanı Baykal arasında süregiden oturum yeter sayısı tartışmasında, her iki taraf da kararlılığını göstermiş oldu. Arınç ‘oturumu açarım' dedi, açtı; CHP ‘mahkemeye giderim' dedi ve gitti.
Demokrasicilik oyununun bugünkü gösteriminin konusu Cumhurbaşkanı seçimi, başrol oyuncuları da Erdoğan, Gül, Arınç, Baykal, Mumcu, Ağar… Sahnede kıran kırana bir savaş oynanıyor. Ama perde arkasında durum oldukça farklı. Gerçi bu demokrasi sahnesinin perdesinin yırtıklarından arka tarafta görülmeyen bir şey kalmadı. Her seçim sürecinde, arkada ne oyunlar çevrildiği, ne tür kirli pazarlıklar kurulduğu, kaç milletvekilinin alınıp satıldığı defalarca izlendiği için, bugün döndürülen dolaplar da rahatlıkla görülebiliyor.
Genelkurmay gibi sahne dışı oyuncular da artık daha önlerde, daha doğrudan oyuna dahil oluyor. İlk tur oylamanın ardından Genelkurmay'dan yapılan açıklama, anında -ve büyük bir heyecanla- düzen medyası tarafından Cumhurbaşkanı seçimine müdahale olarak yorumlandı. Gerçi açıklamanın içeriği müdahaleyi açıkça anlattığı için yoruma gerek yoktu. Bu yüzden, yorum adını hak edebilecek tek tanımlama, "muhtıra gibi"dir. Bu tanımda da ‘gibi' fazladır.
Hükümetin, cumhurbaşkanlığı konusunda içten (TÜSİAD), dıştan (AB, ABD) aldığı desteğin Genelkurmay'ı fazlasıyla rahatsız ettiği anlaşılıyor. Son bir hamle olmak üzere Anayasa Mahkemesi üstünde de basınç oluşturacak şekilde devreye giriyorlar. Böylece, bir kez daha burjuva demokrasisinin sınırlarını da göstermiş oluyorlar. İşçi ve emekçiler, daha ziyade kendilerine yönelik sınırlarla ilgilendiği için, şimdi ortaya çıkan tabloda, düzenin kendi içindeki sınırlamaları dikkat çekici olacaktır. Türkiye'de ordu, sadece laikliğin, "laik cumhuriyet"in değil, "demokrasi"nin de gerçek sahibi olduğunu, dolayısıyla, bir sahip olarak sınırlama hakkını da tekelinde bulundurduğunu hatırlatmaktadır. Son klasik darbenin üzerinden unutturacak kadar uzun zaman geçtiğini düşünüyor olmalılar ki hatırlatma ihtiyacı duyuyorlar.
Ordunun duruma el koymasıyla birlikte, meclis çatısı altında, kulislerde kotarılan pazarlıklar da bir bakıma boşa çıktı sayılır. Artık AKP'nin kaç oy satın alabildiğinin fazlaca bir anlamı kalmamıştır. Bundan sonraki süreçte, bu muhtıranın altından nasıl kalkacaklarının hesabıyla uğraşmaları gerekiyor.
Düzen cephesinde iç çatışma bu boyutlara ulaşmışken, sınıf cephesinde durumun iyi değerlendirilmesi, oluşan çatlakların mümkün mertebe büyütülmeye çalışılması gerekiyor. 1 Mayıs gösterileri bu açıdan çok önemli bir fırsattır. Burada toplanacak güçler, oluşturulan güç birlikleri, takip eden süreçte sınıf hareketinin geliştirilmesi, mücadele ivmesinin yükseltilmesi için bir kaldıraca dönüştürülmelidir. Düzen cephesinde kızışan kavga, büyük ihtimalle bir erken seçimle çözülmeye çalışılacaktır. Bu ise, askıya alınan saldırı programının, yeni kurulacak hükümet eliyle daha hızlı biçimde uygulamaya sokulacağı anlamına geliyor. Emekçi kitleler seçim oyunlarıyla serasmletilmeden, işçi sınıfı en geniş emekçi kesimleri de içine alan sosyal, siyasal taleplerle mücadeleyi yükseltmediği takdirde, saldırı programlarının uygulanmasını engelleme şansı bulamayacaktır.
Sınıf devrimcileri, devrimci hareket ve sendikalar; dernek, oda ve tüm emek örgütleri sıkı bir mücadele sürecine hazır olmalıdırlar.
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır.