Rizgarî Online-Amed/4 Eylül 2005 Ankara toplantısıyla başlayan, 17-18 Aralık 2005 Amed toplantısıyla devam eden ve ismini Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu (KUDÇG) olarak kamuoyuna yansıtan bileşen, 26-27 Mayıs 2007 tarihinde Amed'de 3. Büyük Kongresini tamamladı. Avukat Sabahattin Korkmaz'ın divan başkanlığının ve Avukat Şeyhmus Ürek'ten oluşan divan tarafından yönetilen 3. Büyük Kongre, KUDÇG'nun
meclis üyesi Bayram Bozyel'in Kürdçe okuduğu Çalışma Raporu'nun sunulmasıyla başladı. Daha sonra divan başkanı Sabahattin Korkmaz'ın da, KUDÇG hakkında verdiği bilgilerden sonra, yedi kişilik kongreyi izleme komisyonu oluşturuldu. Komisyon; Fuat Önen, İbrahim Güçlü, Fehim Işık, Fehmi Demir, Ümit Tektaş, Mahmut Aziz Ak ve Suphi Orak'tan oluştu.
Ardından konuşmacılar söz aldı.
İlk konuşmacı Hasan Besek,yaptığı konuşmasında, "Kürdler için birlik aciliyettir… Ülkemizde iki hat oluşmuş durumdadır. Bir hat; demokratik Cumhuriyet, diğer hat ise ulusal hattır. Biz ulusal hattımızda olmalıyız. Bu milli hatta da meşru, açık ve Kürdistan'i bir çizgi lazım… KUDÇG'nun program ve tüzüğünü okudum. Oldukça da beğeniyor ve destekliyorum" dedi.
Şemsettin Işık ise "KUDÇG'nu takip ediyorum ve çalışanlarıyla da sıkı ilişkilerim var. İleriye yönelik projesini de beğeniyor ve önemsiyorum" dedi. Konuşmasının devamında da "KUDÇG, ulusal ayakları olan bir oluşumdur. Ancak iki eksik tespit ettim. Birincisi kolektif çalışma eksikliği; ikincisi de grupçuluk anlayışıdır" diyerek önemli iki uyarıda bulundu.
Daha sonra da söz alan İbrahim Güçlü, KUDÇG'nun önemine ilişkin bir konuşma yaptı. Yazar Lokman Polat'ın konuşmasının ardından, Avukat Medeni Ayhan; " KUDÇG içinde yer alan gruplar aidiyetlerini terk etmelidir. Çalışma Grubu kendi içindeki sorunları çözüp ‘Kürdistan Ulusal Kongre ilanına gitmelidir… KUDÇG, Kürdistan ismiyle kendini yansıtmalıdır" dedi. Ayhan "1980 öncesi gruplar misyonlarını tamamlamıştır. Artık bir şey yapamamaktadırlar. Kendilerini fes edip, tamamen KUDÇG içine girmelidir."dedi.
Sinan Çiftyürek,"Büyük zorluklarla buraya kadar geldik. Ancak bundan sonra ne yapacağımız önemlidir. Sokağa çıkmamız gerektiğini düşünüyorum… Tüzüğü kendi gerçeğimize uygundur… Bugün ulusal kongre ilanına gitmek doğru değildir… Krizin ana nedeni Kürt sorunudur. Bu nedenle Kürt merkezli siyasal yaşam, bir askeri darbeyi de beraberinde getirmektedir… Güney Kürdistan uluslar arası denklemin çemberindedir…" dedi.
Avukat Sıtkı Zilan, "Bu çalışma bir ihtiyaç nedeniyle ortaya çıkmıştır… Türk Genel Kurmay Başkanın açıklamaları Faşist bir çıkıştır. Ve Genel Kurmay Başkanın açıklamalarını uluslar arası hukuka taşımak gerekir. Bir özürle de geçiştirilemez…" diye beyanda bulundu.
Osman Karavil'in ardından söz alan ve Güney Kürdistan'dan Amed'e gelerek KUDÇG toplantısına katılan Mirza Akar konuş masında "KUDÇG'nun programında yer alan Mezopotamya kelimesinin sözcük anlamı Yunancadan gelmektedir. Mezopotamya Dicle ve Fırat'ın arasındaki coğrafi alana verilen bir isimdir. Bağdat da bu coğrafyanın içindedir. Ancak Muş, Erzurum ve Dersim gibi Kürdistan illeri bu coğrafyanın yani Mezopotamya diye tabir edilen coğrafyanın içinde değildir. Bu nedenle programda ‘Kürd halkı Mezopotamya'nın kadim halkıdır' deyimi yerinde bir deyim değil yanlıştır… Bizim için Kürd sorunu yoktur. Türklerin Kürd sorunları vardır… Ayrıca da Kuzey Kürdistan ve Güney Kürdistan terimleri yanlıştır. Kürdistan'ın güneyi veya kuzeyi demek daha doğru bir kavramdır" dedi.
Nevzat Teker, uzun süren konuşmasının devamında "… çalışabilen, üretebilen kişilerin meclise girmesi gerekir" gibi çok hassas bir noktaya temas etti.
Nusrettin Maçin'in ardından söz alan Kürt-Kav Genel Başkanı Avukat Celal Baykara ise, "bildiğim kadarıyla Çalışma Grubunun proğram ve tüzüğü bir parti veya örgüt modelini yansıtmaktadır. Hak-Par'ın bir üyesiyim ve bu nedenle de KUDÇG içinde yer almayı siyasal açıdan etik bulmuyorum. Dolayısıyla da KUDÇG içinde yer almam" diyerek açık net bir dille kendini ifade etti.
Fehmi Demir, "KUDÇG içinde yer alanların birbirlerine ihtiyaçları vardır" deyip uzunca bir konuşma yaptı.
Söz alan Fuat Önen ise, "Türk Genel Kurmay Başkanın söylemi, bir siyasi parti başkanın söyleminde farklı olmamakla birlikte, Kemalizm-İslam çelişkisi gibi yansıtılıyorsa da esasen Kürd düşmanlığı yapılmaktadır… Kürdlerin birliği için çok önemli gerekçelerimiz vardır… 17-18 Aralık 2005 tarihinde Amed toplantısında ortaya çıkan sonuç, milli bir hattır. Burada çıkan sonuç Kürtlerin kendi topraklarında siyasal iktidar olma hakkının ortaya çıkmasıdır… Tüm grup aidiyetlerini olduğu gibi kabul ediyorum. Bütün grup ve çevrelerin aidiyetlerini de önemsiyorum. Ancak KUDÇG bir birlik hareketidir… Programımızı bilerek kabul etmişiz. Kimse çıkıp programa itiraz etme hakkına sahip değildir. Meşruiyetimizi ön planda tutup açık bir siyaset üzerinde uzlaşıp geldik… İsmimizin Kürdistan ile olması temennimdir. Ancak Kürdistan ismi de olmazsa olmaz demiyorum" diyerek, bu açıklamaların ardından "ben KUDÇG'nun meclis üyesi olmadığım halde gerek meclisten, gerekse de yürütmede bana düşen görevleri yerine getirmek için elimden geldiğince bir nefer olarak çalıştım. Kürdistan için bana ne düşüyorsa her zaman yapmaya hazırım. Kendi ismimi ön plana çıkartmak gibi bir derdim olmadı, olmayacaktır. Ben Kürdistan devrimcisiyim. Bunun için her türlü hizmeti yapmaya hazırım" dedi.
Daha sonra sırasıyla söz alan; Ramazan Pertev Işık, Bedran Acar, Hasan Mutlu, Halis Nezan, Mehmet Emin Kardeş, Yüksel Han, Gazi Daş gibi isimlerin ardından Hasan Dağtekin; "KUDÇG'nun seçim siyasetinin netleşmesi gerekir… Bu program ve tüzüğün bir ittifakı yansıttığını düşünüyorum. Grup ve çevrelerin bu proğram doğrultusunda geleceğinin olacağına inanıyorum. Program ve tüzük herkesi tatmin etmemiş olabilir. Ancak bu oluşumun devam etmesini istiyorum."
Reşit Deli, Mehmet Ali Dinler'in ardından, daha önce ki yıllarda Mazlum-Der'de yöneticilik yapan Avukat Şeyhmus Ürek ise "Bu program çerçevesinde her türlü çalışmaya hazırım. Ancak birbirine benzer geleneklerden gelenlerin, birlikte yürüme noktasındaki endişelerini anlayamıyorum" gibi hayati önemi olan bir belirlemede bulundu.
Bayram Bozyel, "Hak-Par'ın diğer partiler gibi ittifaklara ve birliğe ihtiyacı yok mudur? Bu nedenle de bir kısım Hak-Par'lıların tavrını anlayamadım… Kuzeyli Kürtler ideolojiktir, ancak politik değildir" gibi açıklamalarıyla birlikte, KUDÇG'nun birliği üzerinde anlamlı bir konuşma yaptı.
Eyüp Karageçili ise "PKK dışında kalan güçleri yurtsever bile saymazken, şimdi bu değerlerin farkına vardım. PKK dışında kalanların önemli bir siyasi kimliklerinin olduğunun, Kürdistan için önemli fedakarlıklardan bulunabileceklerini anlamam, benim açımda önemli bir süreç olarak görülecektir."
Şêx Zeynî, "Bu grup bir komisyon oluşturmalıdır. 6 Ay içinde Hak-Par dahil, Kürdistan Parti insiyatifi dahil olmak üzere bir ulusal kongre tertiplemelidir" diye farklı bir önerme de bulundu.
Daha sonra söz alan Suphi Orak, "Biz Komal olarak 17-18 Aralık 2005 Amed toplantısıyla KUDÇG içinde yer almaya başladık. Ve o günden bugüne dek, Çalışma Grubu içinde hiçbir şekilde grupçuluk yapmadık. Ve hatta ben Komal sorumlusu olarak da KUDÇG'nun tüm toplantılarına gelirken, Komal sorumluluğumu ‘dış kapının mandalına asarak' geldim… Kürdlerin milli mütabakatını ön planda tutarak hareket ettik. Ayrılıklarımızı bir kenara iterek, ortak paydalarımızın önemine işaret ettik. Bu noktada üzerimize düşen tüm sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalıştık. KUDÇG, Kuzeyde var olan bir siyasal boşluğun sonucudur. Bu sonucu önemsiyor ve tüm grup ve çevrelerin ortak paydalarını öne çıkararak hareket edeceğine inanıyorum. Her zaman ve her yerde KUDÇG yerine Çalışma Grubumuz gibi belirlemelerle hep sahiplendik. Bu mevcut haliyle de grubumuz demeye devam ediyor ve sonuna kadar da bu birliğin devam etmesi, ileriye doğru gitmesi için sorumluluklar alacağımızı söylüyoruz" diyerek KUDÇG'nun birliğine işaret etti. Konuşmasının devamında "KUDÇG varlığını yasalardan değil meşruluğundan almaktadır. Bu nedenle de grubumuzun mücadelesi açık siyasettir. İlegal gruplarımız da meşrudur ve gerçekliğimizdir."
Abdulkadir Öksüz 'ün konuşmasının ardından, ismini KÜRT ULUSAL BİRLİK HAREKETİ ve kısaca adını TEVKURD olarak değiştirip oylamaya sundu. Salonda yer alanların oybirliğiyle kabul gördü. Ardından komisyon üyelerinin hazırladığı 3. Büyük Kongre Sonuç Bildirisi okundu. 35 kişilik yeni meclis seçilip onaylandı.
TEVKURD'un 35 kişilik yeni meclisi ilk toplantısını 23-24 Haziran 2007 tarihinde Amed'de düzenleme kararı aldı.
TEVKURD KURULUŞ KONGRESİ SONUÇ BİLDİRİSİ
Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu 26-27 Mayıs 2007 tarihinde Diyarbakır'da gerçekleştirdiği Birlik Kongresi'nde aşağıdaki görüşleri kamuoyuyla paylaşmayı uygun görmüştür.
Birlik Kongremiz 17-18 Aralık 2005 Diyarbakır toplantısında öngörülen çalışmaları değerlendirerek, önümüzdeki döneme ilişkin faaliyetlerinde esas olmak üzere program ve iç işleyiş prensiplerini sonuçlandırmış, TEVKURD kısa adıyla Kürt Ulusal Birlik Hareketi adını almıştır.
Kürt Ulusal Birlik Hareketi, Kürt ulusunun kendi geleceğini kendi topraklarında özgürce belirleyerek diğer özgür uluslar ailesi ile eşit hak ve özgürlüklere sahip olmasını savunan ve bunun için ulusal birlik perspektifini benimseyen siyasi parti, girişim, çevre, grup, inisiyatif, kurum, kuruluşlardan gelen ve bağımsız şahıslardan oluşmuştur.
TEVKURD, halkımızın özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin ortak paydalarını ortaya çıkartmış, bu ortak paydaları çoğaltıp kitlelere mal etmeyi amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda farklı örgüt, düşünce ve inanca sahip ulusal demokratik güçleri mücadele ve dava birliği anlayışı çerçevesinde buluşturmuştur.
TEVKURD, Kürt halkının ve bölge halklarının iradesi dışında çizilen haritayı bölgedeki sorunların temel sebeplerinden biri olarak görür. Kürdistan'ın ülkesi ve halkıyla birliğini tarihsel bir hak sayar.
TEVKURD çalışmalarında meşruiyeti ve sivil itaatsizliği, insan haklarına saygıyı, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi esas alır. Demokratik ve barışçı mücadeleyi benimser.
Birlik Kongremiz, Türk Devleti'nin derin bir kriz yaşadığını, bu krizin esas olarak Kürt ulusunun kendi toprakları üzerinde, kendini yönetmesine karşı duyulan düşmanca tutum nedeniyle derinleştiğini tespit etmiştir.
Kürt Ulusal Birlik Hareketi, derinleşen rejim krizi nedeniyle sahneye konulan şiddet görüntülerinin, mevcut statükonun devamından yana olanların ve kaostan beslenenlerin geçmişte defalarca tekrarladığı bir oyun olduğunu saptamıştır.
TEVKURD; Kerkük ve PKK bahane gösterilerek, Türk devletinin Güney Kürdistan'ı hedef alan saldırgan ve hukuk tanımaz tutumunun, bir bütün olarak Kürt ulusunu hedef aldığını belirterek, kimden gelirse gelsin, Kürt Ulusunun ortak kazanımlarına yönelik saldırılara karşı tavır takınmanın bir yurtseverlik görevi olduğunu dünya kamuoyuyla paylaşmayı görev bilmiştir.
Kürt Ulusal Birlik Hareketi, yeniden şekillenen Ortadoğu'da nüfusu 40 milyonu aşan Kürt Ulusunun devlet kurma yönündeki kararlığına ve haklılığına olan inancını tekrarlamıştır.
TEVKURD, Güney Kürdistan'daki ulusal kazanımları sahipler ve destekler, bu bağlamda Federe Kürt Parlamentosu ve Hükümetiyle sıkı bir dayanışma içinde olduğunun altını çizer.
TEVKURD, Ulusal Birliğin oluşmasında değişik görüş ve eğilimlere sahip farklı ulusal güçlerin birbirlerinin varlığına, farklılıklarına ve özgün hukukuna saygıyı esas alan bir anlayışla; Kürt ulusunun ortak iradesini temsil edecek bir Ulusal Kongre gerçekleştirmeyi önüne hedef olarak koymuştur.
Birlik Kongremiz, kuruluş iradesi doğrultusunda, birlik çabalarının sürdürülmesi gereğine olan inancını belirtmiş ve bir parti çalışması içinde olmadığını vurgulamıştır.
TEVKURD, Birlik Kongresi bileşenlerinin iç işleyiş prensipleri (TÜZÜK) konusundaki kaygılarını gidermek amacıyla altı ay sonra, bir TÜZÜK kongresi yapmayı seçilen Birlik Meclisi'nin önüne görev olarak koymuştur.
27.05.2007, Diyarbakır.
Kürt Ulusal Birlik Hareketi-TEVKURD
http://www.rizgari.com/ sitesinden alınmıştır.