Irak işçilerinin grevi
Bush yönetimi sendikaları hiçbir yerde sevmez, fakat Irak'ta bu nefretin özel bir sebebi vardır. Irak'ta sendikalar, işgalin ekonomik programı olan Irak petrolünün özelleştirilmesine karşı temel muhalefet gücüdür.
Sendikalar, aynı zamanda savaşın ortasında yaşayan milyonlarca Iraklının asgari yaşam standartlarının muhafaza edilmesinde de tek güçtür.
Bu hafta açlık sınırındaki ücretler ve petrol zamlarından muzdarip olan Iraklıların öfkesi taştı. 4 Haziran Pazartesi günü Irak sendikalarının en büyüğü ve en güçlüsü olan Irak Petrol Sendikaları Federasyonu, petrolü kamu elinde tutmak ve hükümeti ekonomik vaatlerini hayata geçirmeye zorlamak için süreli grev kararı aldı. Güneydeki petrol kulelerinden Bağdat'taki rafineye petrol taşıyan boru hattı işçileri iş bıraktı. Bu, Irak ekonomisinin işlemesini henüz engellemeyen küçük bir iş eylemi idi.
Irak başbakanı Nuri El Maliki askeri kuvvetleri çağırıp direnişçi işçileri Basra yakınlarındaki Şiba'da abluka altına aldırdı. Daha sonra da sendika yöneticileri için tutuklama emri çıkarttırdı. 6 Haziran Çarşamba günü sendika, grevi 11 Haziran'a erteledi. İşçilerin huzursuzluğu bu noktada kalamazdı, ancak kolaylıkla petrol kulelerin kapanmasına ve hatta petrol ihracatının kesilmesine doğru evirilebilirdi. Bu da Maliki yönetimini ayakta tutan gelir akışını kesintiye uğratırdı.
Bazı petrol işçilerinin talepleri işkolundaki işçilerin vahim durumunu yansıtıyordu. Talepleri, işverenlerinin yani petrol bakanının maaş artışlarını ödemesi, vaadedilmiş izinlerin verilmesi ve binlerce geçici işçiye kadro verilmesi idi. Barınma olanaklarının yok edildiği, işçilerin çoğunlukla yıkık dökük yerlerde ve ilkel koşullarda yaşadığı Irak'ta sendika hükümetten iskan için arazi talep ediyordu. Savaşın yıkıma uğrattığı sanayinin nitelikli işgücü ihtiyacı karşısında bakanlığın yeni mezunlara iş vermiyor olmasına rağmen, petrol enstitüsü mucizevi bir şeklide her yıl yeni sınıflar açıyor ve teknisyenler eğitiyor. Sendika bu durumda gençler için iş ve gelecek talep ediyor.
Ancak bir talep daha vardı ki diğerlerini gölgede bırakıyordu: Petrol sektörünü yabancı şirketlerin talanına açacak olan petrol yasasının yeniden görüşülmesi. Ve bu talep nedeniyle, Amerikan savaş uçakları grev gösterisinin etrafını sarıp, alçaktan taciz uçuşları yaptı. Irak'ta askeri uçakların düşmanca manevraları oradaki insanlar için boş bir tehdit değildi.
Bu karşı kuvvet Irak'taki eylemlerin köklü bir tarihi olduğunu, sendikal çalışmayı bastırabilmek için Irak hükümetinin ve ABD işgalinin rolünü gösteriyor. Irak'ın köklü bir emek tarihi vardır. İngiliz kontrolündeki kukla monarşi döneminin yasaklı ve tutuklu sendika aktivistleri bir emek hareketi örgütledi. Bu, Irak 1958'de bağımsız olduktan sonra Arap dünyasında hayranlık uyandıran bir gelişmeydi. Saddam Hüseyin daha sonra bu sendika liderlerinden yakaladıklarını hapsetti ya da öldürdü.
Saddam'ın düşüşünden sonra Iraklı sendikacılar hapisten çıktı, kimileri yer altından açığa çıktı ya da sürgünden döndü. Mucizevi bir şekilde savaşın, bombaların ortasında emek hareketini canlandırdılar. Rafinelilerde, petrol boru hatlarında ve kulelerdeki binlerce üyesiyle güneydeki petrol işçileri sendikası Irak'taki en büyük örgütlerden birisi. Elektrik işçileri sendikası ise ilk ulusal emek örgütü ve Hashmeya Muhsin Huseyin adlı bir kadın tarafından yönetiliyor.
Demiryolu, otel, havaalanı, okul ve fabrikalardaki işkollarında örgütlü diğer sendikalarla birlikte greve gidildi, ücretler arttırıldı, seçime gidildi ve demokrasi yaşayan bir gerçeklik haline getirildi. Ama Bush yönetimi ve kontrolü altındaki Bağdat hükümeti toplu sözleşmeyi kanun dışı ilan etti, sendika fonlarına el koydu ve Iraklı sendika yöneticilerine yapılan suikastlara sırtını döndü.
Iraklıları bir araya getiren politik taleplerin hiçbirisine halihazırda yanıt vermemiş olmasına rağmen Başkan Bush demokrasi istediğini söylüyor. Halk ülkenin petrolünün, elektrik güç santrallerinin kamu elinde kalmasını istiyor. Irak sendikaları bu talebi dillendiren en güçlü sese sahip olmalarından ötürü aforoz ediliyor. Bush yönetimi açısından petrolü büyük şirketlere satmak, demokratik işleyişe yönelik taahhütlerden çok daha önemli.
Irak petrolü Ortadoğu'daki bütün diğer ülkelerinki gibi 1960'larda millileştirildi. Irak petrol sendikası sanayinin en gayretli koruyucusu oldu. Halliburton şirketi "talep ve teklif yoktur" diyerek süvari bölükleri ile birlikte 2003'te Irak'a geldi. Şirket, kuyuların ve kulelerin kontrolünü eline almayı denedi ve savaş sonrası kalkınma yardımlarını kısarak işçileri bunu kabul etmeye zorladı. Petrol sendikası o yılın Ağustos'unda 3 gün direndi. İhracatların durması ve hükümet gelirinin kesilmesi ile Halliburton Irak'tan ayrıldı.
Petrol ve liman sendikaları yabancı şirketleri, işçilerin zararına olacak toplu sözleşmelerden vazgeçmeye zorladılar.
Muhsin'in elektrik sendikası, genel kontrolü sağlamanın ilk adımı olarak, enerji istasyonlarındaki ön sözleşmeleri durdurmak için hala mücadele ediyor.
İşgalin her zaman için kendi ekonomik programı olmuştur. İşgal Valisi Paul Bremer açık arttırmaya çıkarmayı düşündüğü kamu teşebbüslerini Bağdat gazetelerinde ilan etmişti. Arap emek lideri Hacene Djemam acı bir şekilde gözlemini dile getirdi: "Savaş özelleştirmeyi kolaylaştırıyor: önce toplumu yıkıyorsunuz, sonra özel şirketlere onu yeniden inşa ettiriyorsunuz."
Bush yönetimi Irak'ı yakın zamanda terk etmeyecek, çünkü ekonomik programları hala güvencede değil. Washington'un rehberliğinde Irak hükümeti gizlice yeni bir petrol yasası hazırladı. Petrolcü James Baker'ın başkanlığındaki Irak çalışmaları komisyonu bu yasayı işgali sonlandırmanın anahtarı olarak isimlendirdi.
Amerikan basınında bu yasa, petrol gelirlerinin eşit paylaşımını sağlayacağı şeklinde lansedildi. Irak sendikaları ise bu yasanın, dünyanın en büyük rezervlerindeki araştırma geliştirme çalışmalarının şirketler tarafından kontrol edilmesini garantilediğini belirtti.
Irak Petrol Sendikaları Federasyonu Başkanı Hassan Juma'a Awad 13 Mayıs'ta Amerikan kongresine bir mektup yazdı. Mektubunda "Petrol yasasının Irak halkına fayda sağlamayacağını herkes biliyor" diye uyarıda bulundu. Sendika gizli müzakerelerden men edildi. Juma'a göre bu sonuç, Irak halkının zarar görmesi pahasına Bush'a, onun destekçilerine ve yabancı şirketlere hizmet eder. Sendika, bu yasa uygulandığı koşulda greve gidileceği tehdidinde bulundu.
Tüm Iraklı sendikacılar gibi Juma'a da işgalin Irak petrolünü bir ganimet olarak talep etmeksizin sonlandırılması gerektiğini ifade ediyor. Juma'a kongreye "Amerika buraya bizim kaynaklarımızı kontrol etmeye değil, bizi özgürleştirmeye geldiğini iddia etmişti" diyerek, yalanlarını hatırlattı. Kongredeki savaş karşıtları ancak petrol yasasına karşı oy verirlerse Iraklıların saygısını kazanabilecekler.
İşgalin sonunda, hükümetin Bağdat'taki gücü her ne olursa olsun, harap olmuş ülkeyi yeniden inşa edebilmesi için petrol gelirlerini kontrol edebilmesi gerekiyor. Bunun gerçeklemesini garantilemek, Iraklı emekçilerin mücadelesi için büyük bir sebep teşkil etmektedir.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Bu yazı www.zmag.org adresinden alınmıştır. David Bacon emek süreçleri, göç ve küreselleşme konularında çalışmalar yapan Kaliforniyalı bir foto muhabiridir.
http://www.kizilbayrak.net/ sitesinden alınmıştır.