Türkiye 22 Temmuzda bir kez daha seçime gidiyor, ortalık vaatten geçilmez oldu. Ben kişisel olarak biraz da bu vaatleri bu coğrafyanın insanlarının espri yeteneğine bağladığımı ifade etmeliyim. Ancak durum tabii ki bu kadar mahzun ifade edilebilecek halde değil. Düzen partileri yalanın bini 1 YTL değil halk deyimi ile beş para etmez vaatler vermeye devam etmekte ve bunu son saniyeye kadar sürdürecekleri ise tartışılmaz bir gerçek.
Türkiye deki mevcut politik arena aslında 3 kasım 2002 seçimlerinde şekillenmiş ve gerçek kimliğini ayrıntılarda ele vermişti.Şu an sokağın nabzına göre net ifade etmeliyiz ki bir önceki seçimden birkaç ay önce kurulup tüm rakiplerini tuş eden AKP'nin yine zirvede kalacağı konusunda şüphe yok.Seçim öncesi ülkedeki it dalaşı ve TC'nin geleneksel Kürt politikasından kaynaklı siyaset ringinde etkili darbeler alan AKP tıpkı 2002 3 Kasım seçimlerinde olduğu gibi ABD'nin konjonktürel çıkarları doğrultusunda yeniden şaha kalkmış durumda.Yine ip kavgası yaptığı TSE damgalı faşist parti MHP ve aynı anlama gelen orducu CHP'nin bu halkın kanını emmek için ellerini şimdiden sıvazlayan adaylarının mecliste yer edineceği herkesin görebildiği bir diğer gerçek.Bunun dışında yüce Türk meclisinde bu seferde bin umut adaylarından belli bir oranda katılımın da olacağı görülmekte.Kısacası yeni mecliste hayırla uğurla 550 vekilimiz siyasal dengeler doğrultusunda o özel ceylan derili koltuklarda oturacaklar.
Yeni mecliste de İslamcı milli görüş partilerinin devamı olan AKP'nin bu seferde en kalabalık grup olacağına değinmiştik. Evet, birkaç ayda kurulup kısa sürede "iktidar" koltuğuna oturan AKP'nin iktidara bu kadar çabuk tırmanabilmesi büyük oranda küresel sermayenin desteği ile olmuştur. İktidarından bu yana coğrafyamızın tüm kaynaklarını satmayı; bu ülkenin emekçilerini en kaba biçimde sömürmeyi kendine başat görev seçen AKP ve onun "ılımlı muhafazakar" lideri Erdoğan'ın bu görevini yeniden en güzel biçimi ile sürdüreceğinin sinyallerini şimdiden almaktayız.
Yine bizim Kasımpaşalı "Kürt sorununda" tahminimizce çok sözler söyleyip sonra unutacak ve çocukların ölümünü bile meşru görecektir. Anlayacağınız aynı nakaratı tekrarlayacaktır ve halkımızın cenaze namazını kılmaya hazır biçimde hazır ol da bekler durumda olacağını görmek de çok zor olmasa gerek. AKP'nin Kürtler adına yapabilecekleri politik kimliğinde geçmiş kaynağında ve şu anki bağlantılarında saklıdır. Bu bağlamda bu halk için sözcüğün gerçek anlamıyla "halk" için bir şeyler yapabileceğini düşünmek ham hayalcilik olur. Ancak özel savaş rejiminin bölgede reformist politikalar izlese de sadece Kürt kimliğinden dolayı DTP'ye alternatif olarak AKP'yi alladığı pulladığını belirtmeliyiz ve bu anlamda başarılı oldukları bir gerçek.
Yine yeni mecliste özel savaş rejimi tarafından apar topar nikahları kıyılan CHP ve MHP'nin kol kola girecekleri şimdiden netleşmiştir. Bu faşist partilerin dünleri de bugünleri ortadır. Bu hareketlerin bir "ipi" küresel sermay de diğer "ip"leri özel savaş rejiminin ellerindedir. Bu bağlamda onların sömürü düzenine sömürü uygulamalarına dur deme esneklikleri ve özellikleri yoktur. Hata bunun belirtilerini bile taşımaları mümkün değildir. Yine halklar arasında düşmanlık tohumları ekmeleri ve bunun üzerinden siyasal rant gütmeleri beklenen bir şeydir. Bunların şimdi bir araya gelmeleri de tesadüfü değildir. Bunlardan biri Turancı ittihat terakki'nin en iyi subaylarından Mustafa Kemalin partisi, diğeri yine bu anlamda birinciliği kimseye kaptırmama telaşında ve tutarlığında olan sivil faşist bir harekettir. Bu bağlamda bu iki siyasi yapılanmanın temel politikaları TC'nin öz politikalarıdır. Yani daha öncede vurguladığımız gibi bu hareketler mecliste emekten değil, sermayeden dem vuracak, halkların özgürlüğünden değil, sömürgeciliğin meşruluğundan hareket edecek ve özelde Kürtler için imha ve yok siyasetinin sözcüleri olacaktır.
Bu seçimin biz Kürtler için özel bir durumu var. Bilindiği gibi DTP ve onun Türkiye sosyalist hareketleri içinde ki ticari ortakları "Bin umut "adayları adı altında seçime girmektedirler. Düzen meclisinin seçimlerine katılmak, bunun üzerinden çalışma yapmak, hatta mecliste düzene kafa tutmak ayrı bir şeydir. Bu hareketler bunu yapabilirler mi? İşte düğümün kopacağı yer burasıdır. Ancak herkes, her çevre yapacaklarının sinyalini verir, bu yaşamsal bir gerçektir. Bu anlamıyla DTP'nin politik programından tutalım, açılımlarına çözüm önerilerine kadar özelde Kürt halkı için genelde bu coğrafyanın tutsak tüm halkları için söyleyebileceklerinin ve yapabileceklerinin sınırlı olduğunu bütünüyle reformist bir programa sahip olduğunu söylemek haksızlık olmasa gerek.
Tam da bu noktada yani DTP'nin politik kimliği ve söylemleri itibarı ile eleştirdiğimiz yerde bu çevreye destek veren halkımızı ayrı ele aldığımızı ifade etmeliyiz. Yurtsever halkımız görünen o ki tüm iyi niyetli saf yurtsever duyguları ile seçim sandıklarına koşacak ve bin umut adaylarını destekleyecektir. Ancak görünen bir diğer gerçek PKK'nin İmralı süreci ile birlikte içine girdiği konumdur. Bunun adı Türkiyelileşmek olmuştur. İşte bu yüzden Türkiy' ye sözleri vardır. Kürt halkına verilen bağımsızlık sözünün esamesi bile okunmamaktadır. Hatta onlar sömürgecilik gerçeğini bile ret etmiştir. Öyle ki onların meclisine girip sömürgecilerin yeminini uysalca yapacaklarını pişkince ifade etmişlerdir ve bunu değişen dünya düzeni, değişen koşullar demagojisi ile açıklamaktadırlar. Evet, dünya değişmiştir ancak sadece sermaye düzeni ve onun sömürgecilik anlayışları ve biçimleri değişmiştir. Ezilen üreten tüm yoksullar için değişen tek şey sömürü biçimlerinin daha ustaca ve kaba bir biçime bürünmesidir. Bu gerçek böyleyken onlar masal anlata dursun; Türkiye Kürdistan'ında yaşayan her yoksul Kürt emekçisi bilir ki bu coğrafya ve onun insanları TC apoletlerinin her gün acımasızlığı ve haksızlığı altındadır.
Halkımızın İmralı'dan beslenen ve yönünü gerçeğe değil, kendi bireysel ve ailesel çıkarlarına çeviren bu adayları desteklemek durumunda olması trajik bir gerçektir. Çünkü halkımız bu çevreleri hala özgürlüğümüzü savunan böyle bir programa sahip politik öncüller olarak görmektedir.
Peki, mecliste ne olacak "bizimkiler" paşa paşa yeminlerini edecek, hatta muhtemel hükümete güven oyu vereceklerdir ve bunu da Türkiye'nin istikrarı için yapacaklardır. Ancak yine özel savaş rejimine yaranamayacak ve o mecliste tantana bitmeyecektir; ettikleri yemine ve uysallıklarına rağmen bir çok saldırıya maruz kalacak ve bu durumdan kaynaklı koca yanılsama devam edecektir. Bin umutlar halkımız için yine bir oyalama oyununa dönecektir. Aynı meclisin Türkiye halkı içinde daha fazla yoksulluk, daha fazla işsizlik kapılarını açacağını da belirtmeliyiz. Halkımızın ihtiyacı ortadır beklentileri ortadır. Onlar düzene her zaman kafa tutmayı başarmışlardır. Bu Dersim'de, Ağrı'da da böyle olmuştur. PKK'nin serhıldanlar sürecinde de böyle olmuştur, oylarını aldığınız halkımız gibi davranamayacakları, bu utançla tarihe yazılacakları bilinmelidir.