Read Time:13 Minute, 36 Second
Başkan Chavez ve Referandum
J. Petras
Sağcıların yaşadığı hüsranla solcuların içerisinde bulunduğu hüsran arasında bulunan son derece karmaşık ve çelişkilerle dolu Venezüella politikası ve Devlet Başkanı Chavez’in özgün politikaları hakkında pek az şey yazıldı.
İdeolojik Washington ve pragmatik Wall Street arasındaki bölünme, karşılaştırma ve uzlaştırma politikaları arasındaki farka ve Venezüella ve diğer Latin Amerika ülkeleri arasındaki yakınlaşmalar ve ayrışmalar üzerine çok daha az tartışma yürütüldü. Sol da, sağ da Chavez hükümetinin politikalarına dair karşı karşıya bulunulan gerçekler yerine efsaneleri ortaya sürdüler.
Efsane 1–Chavez sağcı muhalifler tarafından referandumda alt edilebilecek düzeyde, aslında sevilmeyen bir Başkandır.
Sağcılar ve onların Washington’daki destekçileri çok sayıda noktayı yanlış hesapladılar. İlk olarak, Chavez hükümetinin en zayıf olduğu an, PVDS tarafından yönetilen lokavt (Aralık 2002 – Şubat 2003) sonrası petrol fiyatlarının çok daha düşük olduğu, ekonominin kötü durumda bulunduğu, hükümetin sosyal yardım fonlarına yeterli kaynağın aktarılamadığı ve hükümeti tutan köklü siyasi örgütlerin zayıf olduğu dönemdi. Bir buçuk yıl sonra referandumun yapıldığı sırada (Ağustos 2004) sosyo-ekonomik ve siyasi koşullar dramatik bir şekilde değişti. Ekonomi %12 büyüme gösterdi, petrol fiyatları rekor fiyatlara ulaştı, sosyal harcamalar artırıldı ve bunun sonuçları hemen gözle görülür yaygın sonuçlar verdi ve demokratik kitle örgütleri tüm ülke genelindeki bütün popüler oluşumlara nüfuz etmiş durumdaydı. İnisiyatif çok açık bir şekilde sağdan sola geçmişti, fakat hem ABD hem de onun muhalif işbirlikçileri gerçekleri göremeyecek kadar kör durumdaydılar. 2003 yılında başarısız olan lokavt sebebiyle devlete ait petrol endüstrisi ve fon tahsisi üzerindeki kontrolünü, 2003 yılının hemen başındaki başarısız olan askeri darbenin ardından ordu üzerindeki etkisini kaybetmiş olan muhalifler hükümetin referandum kampanyasına karşı çok az kaynağa sahiptiler ve seçim sonrası “asker-sivil” darbesini başlatmak için hareket güçleri bulunmuyordu.
Efsane 2—Sağcı uzmanlara göre referandum Chavez’in “popülaritesi”, “kişiliği”, “karizması “ ve “otokratik” tarzı konularını temel alıyordu.
Gerçekte, referandum sınıf/ırk farlılıklarını temel alıyordu. Muhaliflere karşı olan sendika liderlerinin belirttiklerine göre, çalışan kesimin ve çalışan yoksulların %85’inden fazlası Chavez’e oy verirken varlıklı komşuları ve sınırlardaki oy verme üzerine önceki raporlar referandumda %80 oranında tersi yönde oy vereceğini gösteriyordu. Benzer bir süreç veya sınıf/ırk kutuplaşması Afro-Venezüellalılar arasındaki sıra dışı seçim katılımı ve oy vermede son derece açıktı: Seçime katılım arttıkça Chavez’e oy verenlerin sayısı artmıştır ve benzersiz bir şekilde seçmenlerin %71’i sandığa gitmiştir. Şu açıktır ki; Chavez sosyal refah programlarını, sınıf ittifaklarını seçmen davranışıyla ilişkilendirmekte başarılı olmuştur.
Efsane 3—Hem sağ, hem de solda oluşan inanca göre medya kitlelerin oy verme davranışını belirliyor, politik gündemleri kısıtlıyor ve genellikle sağın zafer kazanmasını sağlıyor ve solun daha evcil ve zararsız hale gelmesine yol açıyor.
Venezüella’da Sağ, başlıca televizyon kanalları ve yazılı basının % 90’ınını ve başlıca radyo istasyonlarının ise çoğunu kontrolü altında tutmaktadır. Buna rağmen referandumda %18’lik bir fark oluşmuştur (%59’a %41).
Referandum sonuçları, toplumsal reformlar için verilen başarılı mücadeleler etrafında inşa edilmiş, güçlü olan ve toplumun köklerini saran örgütlenmelerin medya manipülasyonunu kolayca ortadan kaldırabilecek düzeyde, kitlesel bir siyasal ve toplumsal bilinç yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Sahip oldukları “yapısal güce” –para, medya tekeli ve Washington desteği—karşı duydukları seçkin iyimserlik onların bilinçli kolektif örgütlenmenin seçkin kaynaklara denk olabileceği gerçeğine gözlerini kapamalarına sebep oldu. Aynı şekilde, referandum sonuçları merkez sol tarafından ileri sürüldüğü gibi onların seçimleri medya sebebiyle kaybettikleri görüşünü de çürütüyor. Merkez sol, seçimler sırasında medyayı “nötralize etmek” için neo-liberalizmle kucaklaşmayı onaylıyorlar. Onlar, öncesinde kitlesel mücadelenin ve kitle örgütlerinin kitlelerde toplumsal bir bilinç yaratıldığı takdirde seçimlerin medya muhalefetine rağmen kazanılabileceği gerçeğini kabul etmiyorlar.
Efsane 4—Çoğu solcu gazeteciye göre, Chavez’in zaferi Latin Amerika’da popülist milliyetçi bir yeni dalganın ortaya çıkışını gösteriyor.
Bunun aksini ortaya koyacak çok sayıda kanıt mevcut. Lula’nın yönettiği Brezilya petrol araştırma yapma haklarını ABD ve Avrupalı çokuluslu şirketlere sattı, (Arjantin ve Şili ile birlikte) seçimle gelmiş Devlet Başkanı olan Aristide’nin zorla kaçırılmasının ardından empoze edilen Washington’un kukla rejimine istikrar kazandırmak için Haiti’ye 1500 askerlik bir destek sağlıyor. Benzer şekilde, diğer And ülkelerinde (Ekvador, Peru, Bolivya ve Kolombiya) seçimle iş başına gelen hükümetler kamuya ait petrol şirketlerini özelleştirmeye çalışıyor, ALCA ve Kolombiya Planı’nı destekliyor ve dış borçlarını ödemeye devam ediyorlar. Uruguay’daki Geniş Cephe Brezilya’nın uygulamakta olduğu neo-liberal politikaları uygulama sözü veriyor. Chavez bölgesel ticaret bloğu olan MERCOSUR’u güçlendirmeye çalışırken, Brezilya ve Arjantin bölge dışındaki ülkelerle olan ticari ilişkilerini artırıyor. Sonuç olarak, ortada Chavez’in anti-emperyalist politikaları ve kitle desteğine sahip toplumsal örgütlenmelerine karşı neo-liberal rejimlerin oluşturduğu bir blok bulunuyor. Chavez kendi bağımsız dışişleri politikasını oluşturmaya devam ediyor ve bunu yaparken ilkesel müttefikleri, kitle desteğine sahip toplumsal örgütlenmeler ve Küba.
Efsane 5—Referandum yenilgisi, ABD emperyalizmi ve onun yerel işbirlikçilerinin büyük bir taktik yenilgisidir.
Fakat Chavez’in seçim sonrası Washington ve büyük işletmelere yönelik iyi ilişkiler kurma girişimlerinin gösterdiği gibi, emperyalizmin yenilgisi her zaman devrimci dönüşüm anlamını taşımaz veya devrimci dönüşümlere yönelmez. Chavez’in politikalarının çoğu Orinoco’nun doğal gaz ve petrol alanlarını tüketecek olan Texac0-Mobil ve Exxon ile yapılan yatırım anlaşmalarından beklenen 5 milyar ABD $’na dayanmaktadır. Solun içerisinde bulunduğu aşırı kendine güven havası, onların Chavez’in söyleminde ortaya çıkan 180 derecelik değişimleri ve heterodoks toplumsal refah anlayışını ve onun istikrarlı bir şekilde uygulamaya koyduğu neo-liberal ekonomik politikaları incelemelerini engelliyor.
Başkan Chavez siyasal olarak bir yandan ABD ve onun yerel rantiyerlerinin derebeylik sistemini reddetmek ile yabancı ve ulusal yatırımcılarla şehirde ve kırsal alanda yaşayan yoksulları bir refah kapitalizmi programı oluşturmak üzere bir koalisyon içerisinde bir araya getirmeye çalışmak arasında başarılı bir denge politikası uygulamıştır. Chavez, Castro’nun sosyalist devriminden çok Franklin Roosevelt’in (New Deal) Yeni Düzen politikasına daha yakındır. Chavez, üç siyasal krizin ardından – başarısız olan askeri darbe, petrol yöneticileri lokavtının çözülmesi ve referandum yenilgisi – medya baronları, büyük ticaret plütokratları ve ABD hükümetiyle mevcut mülkiyet ilişkileri, medya sahipliği ve Washington’la ilişkilerin yaygınlaştırılması temelinde diyaloga geçmeyi ve konsensüse varmayı önerdi.
Chavez’in merkezci-reformist politikalara olan bağlılığı, kendi hükümetinin şiddet kullanılarak devrilmesi için açık çağrılar yapan medya kurumları sahiplerini neden tutuklamadığını ve ayrıca askeri isyanı kışkırtan ve anayasal düzeni şiddet kullanarak yıkmaya çalışan işadamları birliğinin liderlerine (FEDECAMARAS) karşı neden yasal müdahalelerde bulunmadığını da açıklıyor. Avrupa, Kuzey Amerika ve diğer bölgelerde bulunan ülkelerin çoğunda demokratik seçimle işbaşına gelen hükümetler bu tür şiddet kullanarak hükümeti devirme eylemlerine girişen seçkinleri tutuklamış ve cezalandırmıştır.
Başkan Chavez sürekli olarak onların mülklerinin, imtiyazlarının ve refahlarının tartışma konusu olmadığını tekrarlamıştır. Bu seçkinler zümresinin hükümeti devirmek için üç kez anayasal düzen karşıtı eylemde bulunmaları gerçeği ve kendi sınıf konumlarını halen korumalarının yanında, Başkan Chavez’in kamu sektörü-özel sektör ortaklığı ve sosyal refah harcamalarına dayanan kalkınma vizyonunda kendilerinin halen önemli bir rol oynadığını düşündüğünden son derece eminler. 5 yıllık yönetme süresi ve 3 büyük “sınıfsal karşı çıkışın” ardından en azından hükümet düzeyinde mülkiyet veya sınıfsal ilişkilerde bir kesinti olmadığı ve yabancı ülkelerdeki kredi veren kurumlarla, yatırımcı veya petrol alıcılarıyla bir kopuş yaşanmadığı son derece açıktır. Hükümet, dış borç ödemelerini yapma, özel sektördeki ihracatçılara teşvik ödeme, sanayicilere düşük faizle kredi verme mali çerçevesinde, sağlık, eğitim, barınma, küçük işletmelere destek ve tarım reformuyla ilgili sosyal reformlar için devletin ayırdığı bütçeyi artırmaktadır.
Venezüella hükümeti, yüksek petrol fiyatları ve petrol ihracatından gelen gelir sayesinde büyük işletmeler ve yoksullar arasındaki bu dengeyi koruyabilir. Başkan Roosevelt gibi, Chavez’in olumlu sosyal refah programları düşük düzeyde gelire sahip milyonlarca oy verenin gönlünü kazandı fakat ne parasal gelir düzeylerini etkiledi ne de geniş ölçekli istihdam projeleri yaratabildi. İşsizlik halen %20 civarında ve yoksulluk sınırı halen %50’nin üzerinde. Son derece kapsamlı sosyal harcamalar yoksul kesimin sosyal yaşantısını olumlu yönde etkiledi fakat onların sınıfsal konumlarını geliştirmedi. Chavez, hakimiyeti tehdit edildiğinde agresif ve radikaldir, meydan okumayı bertaraf ettiğinde ise uzlaşmacı ve ılımlıdır.
Efsane 6—Sol ve Sağ ideolojik Washington ile pragmatik Wall Street arasındaki taktiksel bir ayrım olduğunu tanımlamada başarısız oldular. ABD’deki siyasi siyaset sınıfı (Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, Başkanlık ve Kongre) Chavez’i ortadan kaldırmak için tehditlerde bulunuyor, yıkıcı lokavtları, şiddet kullanılan darbeleri ve sahte bir referandumu teşvik ediyor ve destekliyordu.
Bunun aksine, belli başlı ABD ve Avrupalı petrol şirketleri ve bankalar Chavez hükümetiyle istikrarlı, uzun süreli ve karlı ekonomik ilişkiler içerisindeydiler. Yabancı kredi kuruluşlarına ödemler anında ve gününe sadık olarak yapılmış ve bu kuruluşlarda bu karlı ilişkiyi bozmama modasına uygun olarak konuşmamış ve karşı harekette bulunmamıştır. ABD’li başlıca büyük çokuluslu petrol şirketlerinin bölgede 5 milyar $ ile 20 milyar $ arasında değişen yeni araştırma ve sömürme yatırım projeleri bulunuyor. Hiç şüphe yok ki, bu ÇUŞ’ler (Çok Uluslu Şirketler) Venezüella’nın tüm petrol gelirleri üzerinde tekel oluşturmak için askeri darbenin başarılı olmasını istediler fakat Washington’un başarısızlığını gördükten sonra petrolün sağladığı refahı Chavez rejimiyle paylaşmaya razı oldular. Venezüella hükümeti FEDECAMARAS ve Washington’a doğru yeni bir uzlaşmacı aşamaya doğru ilerledikçe Washington ile Wall Street arasındaki bu taktiksel ayrımlar azalıyor. Washington’un referandum yenilgisi ve ABD’li büyük çok uluslu şirketlerle olan petrol anlaşmaları sebebiyle, Washington yeni ve daha olumlu koşullar ortaya çıkana kadar geçici bir ‘ateşkes’ yapmanın yollarını arayacaktır. Bu olası “ateşkesin” Venezüella’nın kritik durumdaki dışişleri politikasını nasıl etkileyeceğini görmek son derece ilginç olacaktır.
Efsane 7–Chavez devriminin şimdiki aşamasının temel hamlesi, devletteki yolsuzluklara ve güvenilmez durumdaki siyasi muhalefete sıkı sıkıya bağlı olan son derece siyasallaşmış adalet sistemine karşı ahlak boyutlu savaş başlatmak olacaktır.
Sol kesimdeki çoğu kişiye göre, “Hayır” oy kampanyasının radikal içeriği topluluk temelli kitle örgütlerinin ortaya çıkması, sendika birliklerinin harekete geçirilmesi iş, gelir ve halkçı siyasal güç anlamına gelecekte oluşacak sosyal değişimlere dair sözlere dayanan seçmen katılımının dağınık durumdaki demokratik sürecinden kaynaklanmaktadır.
Ahlaki düzeltme (yolsuzluklara karşı) kampanyalarına, genel olarak “ulusal birlik” oluşturmak üzere tasarlanan ve sınıf dayanışmasını zayıflatan orta sınıfa yönelik politikalar eşlik etmektedir. Solda oluşan, referandum öncesi harekete geçen kitle örgütlenmelerinin “yeni halk demokrasisi” için temel oluşturacağı inancının yakın geçmişte çok az bir temeli mevcut (benzer harekete geçişler başarısız darbe girişimi ve patronların lokavtından önce de meydana gelmişti). Hükümetin desteklediği ahlaki çürümeye karşı kampanyalar Venezüella veya başka bir yerdeki yoksulların çok da ilgisini çekmiyor. Bunun yanında zaten Chavez ideolojisinin siyasal önderlerinin odaklandığı nokta alternatif yönetim kaynakları yaratmaktan ziyade yaklaşmakta olan parlamento seçimleridir. Solun, halkın harekete geçmesini referandum sonrası dönemde de karşılığını bulacağına yönelik görüşü, Venezüella’daki siyasal süreçteki iç çelişkilerin farkına varamayan bir siyasal efsane yaratmaktadır.
Sonuç
Venezüella’daki referandumda “Hayır” oylarının kitlesel halk desteğiyle zafer elde etmesi Latin Amerika ve diğer yerlerdeki yüz milyonlarca insanda ABD tarafından desteklenen oligarşilerin seçim sandığında mağlubiyete uğratılabileceği konusunda umut kazanmasını ve ilham almasını sağladı. Olumlu seçim sonuçlarının OAS, Carter ve Washington tarafından kabul edildiği gerçeği Başkan Chavez’in orduda yapacağı stratejik değişimlere yönelik, anayasal sonuçların kabul edildiğinin garanti altına alınmasını sağlayacak bir takdiridir.
Analizi daha da derinleştirdiğimizde, Sağ ve Soldaki başlıca muhaliflerin anlayışları ve algılayışları eleştiriye açıktır: Sağ içinde bulunduğumuz konjonktürdeki Chavez’in arkasındaki siyasal ve kurumsal desteği küçümasmektedir ve Sol ise referandum sonrası dönemde politikaların yönü üzerine aşırı radikal bir görüşe sahiptir.
“Gerçekçi” bir gözle bakıldığında, Chavez hükümetinin, bir yandan yurtiçi ve yurtdışındaki yatırımcılarla bağlarını güçlendirirken diğer yandan “Yeni Düzenci” toplumsal refah programlarına da devam edeceğini söyleyebiliriz. Sahip olduğu sınıf çelişkilerini dengeleme becerisinde, dengenin her iki taraftan birine doğru kayması petrol gelirlerinin sürmekte olan artışına bağlıdır. Petrol fiyatları düştüğü takdirde, zorlu – sınıfsal- tercihlerin yapılması zorunlu hale gelecektir.
James Petras, New York’taki Binghamton Üniversitesinde eski Sosyoloji Profesörü, 50 yıldır sınıf mücadelesinde varlığını sürdürüyor, Brezilya ve Arjantin’deki topraksızlar ve işsizler hareketine danışmanlık yapmaktadır, kendisi Globalization Unmasked (Zed) isimli ortak çalışma ürünü olan kitabın yazarlarından biridir. Kendisine ulaşılabilecek olan internet adresi: jpetras@binghamton.edu
26 Ağustos 2004
Not: http://www.rebelion.org/noticia.php?id=4135 adresinden alınmıştır.
Çeviren: Bahadır Ahıska