0 0
Read Time:17 Minute, 38 Second

Eleştirilmek bazen üzücüdür
Fakat eleştirilmemek her zaman tehlikelidir /
  VICTOR HUGO
 Kurt sürüsünün avını parçalamalarını ilk kez on yaşında bir çocukken görmüştüm.  Ve bu vahşi sahne yaşamım boyunca unutmadığım anılarımdan biridir.  Galiba yaşadıkça da bu anıyı unutamayacağım.  O gün şu an gözlerimin önünde yeniden yaşanıyor.  Bir kış gecesiydi.  ( Bizim oralarda Dersim'de metrelerce kar yağar bu kar denizi içerisinde aylarca bütün dünyayla bağlarımız kesilirdi.  ) gökyüzünde bir tek bulut parçası bile yoktu.  Dolunay dallarında salkım salkım buzlar sarkan kapımızın önündeki kavak ağaçlarının tepesine konmuştu.  Kar dolunayın solgun ışıkları altında pırıl pırıl ışıldıyordu.  Köpeğimizin acı acı havlamasıyla yataktan kalkıp pencereye koştum; o an hayatım boyunca unutamadığım o vahşi sahneye tanık oldum.  Belki yirmi, belki otuz, belki daha fazla kurt kapımızın önünde yakaladıkları köpeğimizi parçalıyorlardı.  Köpeği parçalarken daha çok parça kapmak için biri birleriyle de savaşıyorlardı.  Bu korkunç sahne çok sürmedi.  On dakika sonra köpekten geriye karın üzerindeki kan izi ve tüylerinden başka bir şey kalmamıştı. 

Son günlerde başbakanın Alevi açılımlarıyla ilgi sözlerinden sonra Alevilik yeniden gündeme gelerek tartışılmaya başlandı.  Dersimli bir Alevi Kürt ailenin çocuğu olarak yaşanan tartışmaları ibretle izliyor Alevilik üzerinde politika yapan insanların gizli amaçlarından kaygı duymaya başlıyorum.  Çünkü Alevilerin sorunlarını çözüm üretmeyi değil aç kurtlar sofrasına atılmış Alevilerden bir parça kapma yarışıydı yaşananlar.  (umarım yanılıyorum.  ) Alevilik üzerine biri birleriyle tartışmaya girmiş bu kesimlerin kendi aralarında ki savaşı Alevilerin sorunlarına çözüm üretmek, Alevileri olduğu gibi kabul etmek değil  kurtlar sofrasına atılmış .

Alevilikte bir parça kapma yarışı,  bir parça kapma kavgasıdır. 

Dikkatli incelendiğinde göreceksiniz ki kavga edenlerden hiç birisinin gerçek amacı Aleviliğin yaşaması kendisin özgürce ifade etmesi değildir.   Amaçları aç kurtlar sofrasına sunulmuş Alevilikte bir parça kapmak.  Sonuçta kavga edenlerin hepsi biri birine benziyor.  Hepsi sofraya konulmuş Alevilikte bir parça kapma yarışına girmiştir…

AKP'nin Alevi açılımları projesini henüz açıklamadı.  Bu yüzden bu konuda bir şey söylemek için henüz erken.   Alevilerin varlığını kabul etmeyen bilinç altında Alevilerin ibadet tarzını sapkınca bulan hatta "Bunu cümbüş" olarak gören bu kesimlerin Alevilerin varlığını ibadet tarzını kabul etmiş olmaları olumlu bir adımdır.  Umarım bu düşüncelerinde samimiler.  Çünkü Suni mezhebinden yurttaşlarımızın Alevi mezhebinden yurttaşlarımızın inançlarını meşru olarak görmeleri küçümsenecek bir adım değildir.  Bence iki mezhepten yurttaşlarımızın farklılıklarıyla barış içerisinde yaşamamsı için atılacak çok önemli bir adımlardan biridir.  Bu adım devletin Alevileri yasal olarak kabul etmesinden çok daha önemli bir adım.  Çünkü bizim gibi doğu toplumlarında gerek bireysel yaşamımızda gerek toplumsal yaşamımızda yasalardan çok gelenek,  görenek töreler, inançlar ve tabular etkilidir.  Halkımız bu gün gerek bireysel yaşamında gerek toplumsal yaşamında yasalardan çok töreleri, gelenek görenekleri uyguladığı için yaşamda yasalar etkisiz bir hale gelmektedir.  Örneğin yasalarımızda ramazan orucunda yemek yemek,   yada lokantaları açık tutmak yasak değildir.  Ama ülkemizde bir çok kentte ramazan orucun da topluma açık yerlerde bir şey yemek.  sigara içmek yada lokantayı açmak ölüm fermanını imzalamak gibi bir şey. 

 Yasallarımızda suç sayılan ama fiilen uygulanan toplumsal bir baskı vardır.  Bu baskı gücünü yasalardan çok halkımızın yaşamında etkili olan gelenek, görenek, töre ve inançlarda almaktadır.  Bu açıdan yasalardan çok ülkemizde çoğunluk ve devlet katında meşru olan Sünni mezhebinden yurttaşlarımızın farklı mezheplere ve dinlere yaklaşımında değişim dönüşüm yaşanmadıkça çıkarılacak yasaların çok fazla uygulama alanı olmayacaktır.  Altını çizerek söylüyorum bu ülkede çoğunluk olan Sünni yurttaşlarımız Aleviliği meşru bir mezhep olarak görme bilincine,  hoş görüsüne ulaşmadıkça çıkarılacak yasaların çok fazla etkisi olmaz.  Bu açıdan Sayın başbakanımızın bu adımını önemsiyorum.  Sünni mezhebiyle Alevi mezhebinden yurttaşlarımızın biri birlerinin varlığını kabul etmeleri tarihi bir adımdır.  Çünkü Osmanlıdan bu yana Suni mezhebini temel alarak örgütlenmiş ve suni mezhebini yayılma aracı olarak kullanmış iktidarların Alevi mezhebine bakışı doğru olmamıştır. 

Çözüm dini devletin kontrolünde çıkarmakta İslam dinine yeni bir yorum getirmektedir.  Bu gün ülkemizde İslam dini sadece Sünni mezhebinin ritüelleri olarak görüldüğü için sıkıntı yaşanmakta Sünni mezhebi dışındaki İslam'i mezheplerin varlığı tartışma konusu yapılmaktadır.  Bence yapılacak en iyi iş İslam dinini sadece Sünni mezhebinin yorumu olarak değil İslam dini içerisinde doğmuş bütün mezheplerin,  düşüncelerin, felsefi akımların bütünü olarak görür böyle bir İslam düşüncesini benimsersek gerçek hoşgörü ortamını yaratabiliriz.   Sünni mezhebinin rütüelleri dışındaki bütün ritüelliri İslam dışı gören bir anlayışla eğitilmiş insanlarla hangi yasa çıkarırsan çıkar toplumsal barışı sağlamamız mümkün değildir.  Hükümet Alevi yurttaşlarımızın yasal haklarını kabul eden yasalarla birlikte bu çalışmaları da yürütürse yasaların bir anlamı olur.  Yoksa insanlarımızı farklılıklara tahammülsüz eğitip yasalar çıkarmanın bin anlamı olmaz.  Şu ana kadar hükümette böyle bir gelişme görmedik.  Böyle bir bireyin yetişmesi için devletin din üzerindeki tahakkümünün kalkması gereklidir.  Çünkü günümüz dünyasında en demokratik devlet bile belli bir azınlığın çıkarlarını temsil etmektedir.  Dolayısıyla din devletin kontrolüne geçtiğinde amacı ne olursa olsun sonuçta bu azınlığın çıkarlarını hizmet eder hale gelir.  Hükümet bırak devletin din üzerindeki etkinliğini kaldırmayı,  dini özgürleştirmeyi devleti dini kurallarla yönetilecek bir hale dönüştürmenin çabası içerisindedir.  Ülkenin bütçesinin büyük bir payı diyanete giden bir ülkede devletten bağımsız bir dini anlayışın gelişip serpilmesi neredeyse imkansızdır.  Örneğin hükümetin, devletin Kürtlerin temel insani haklarını tanıyacağına dini Kürtlerin temel insani haklarını elde etme mücadelesini sindirmede bir araç olarak görmesi hükümetin, devletin nasıl bir din anlayışına sahip olduğunu göstermektedir bize.  Umarım bu ülkede hatta bütün dünyada yaşayan dindarlar devletin dini Kürtlerin mücadelesini bastırma aracı olarak görmelerine karşı çıkacak,  Kürt yurttaşlarımızın doğuştan sahip olduğu temel insani haklarını elde etmesine yardım edecektir.  Öyle görünüyor hükümet Alevi yurttaşlarımızın sorunlarını çözmek değil kurtlar sofrasında parçalanan Alevilikte bir parça kapmak amacında. 

Kemalistlerin hükümeti eleştirmeleri hiç ciddiye alınacak bir şey değil.  Onlar Alevi halkının dostları oldukları için hükümeti eleştirmiyorlar yıllardır kene gibi sırtına yapışıp emdikleri ganimetlerine ortak istemedikleri için bağırıyorlar, yeni ortaklarına saldırıyorlar.  Korkuları, çığlıkları bundan.  Bu kesimler yıllarca tekrar kendilerinin yarattığı ırkçı fanatik sağ tehlikeyi Alevilere öcü olarak gösterip Alevileri kontrolünde tutmayı başardı.  Aleviler kırk katırla kırk satır arasında tercih yapmaya zorlandı.  Tekke düştü kel göründü.  Aleviler Kemalistlerin gerçek yüzlerini görmeye başladı.  Bu durumda Kemalistleri ve Aleviler içerisinde örgütlenmiş sözüm ona Alevilerin kurumları olduğunu söyleyen bazı Alevi Kemalist kurumlarını rahatsız etmeye başladı.  Bu kesimler Alevi yurttaşlarımızla,  Sünni yurttaşlarımızın biri birlerinin varlığını kabul etmekte rahatsız olmuş bir halleri var.  Çünkü onlar radikal sağcı kesimler gibi bu düşmanlıktan nemalanıyorlar mezhepler arasındaki bu uyuşmazlık, çelişki onların varlık sebebi olduğu için kendilerinin varlığını yok edecek bu düşmanlığın kalkmasını istemiyorlar.  Benim gibi Aleviliği bir çıkar bir siyasi rant aracı olarak görmeyen milyonlarca Alevi yurttaşı Sünni mezhebinden yurttaşlarımızın Alevilerin varlıklarını kabul etmesinden,  Alevilerin varlıklarına saygılı olmasından sonsuz minnettarlık duymaktadır.  Böyle bir gelişmeyi saygıyla karşılıyor bu tür adamların yanında olduğumuzu bizimde Sünni yurttaşlarımızın inançlarına saygılı olduğumuzu farklılıklarımızla onlarla bir arada barış içinde yaşamaya hazır olduğumu bildiriyoruz.   Bu gün yurttaşlarımızı inançlarına göre ayrıştırarak örgütleyen kesimlerin çabalarına kişisel olarak katılmadığımı ifade edeyim.  (onlara katılmamam örgütlenme hakları olmadığı anlamında anlaşılmasın) Çünkü yaşadığımız yüz yılda artık inançlar, mezhepsel farklılıklar insanı ayrıştıran kemliğini örgütlenmesini belirleyen asıl güç olmaktan çıkmak zorundadır.  İnançsal, mezhepsel garklılıklar kişinin karakterini,  kişiliğini belirleyen tek faktör değildir.  Bu farklılıkla  birlikte, kişinin kültürü,  ulusu, yaşadığı coğrafya, siyasal düşünceleriyle,  üretim faktöründeki yeri ve rolü onun kişiliğini belirleyen belli başlı özellikler den bir kaçı.  Dolayısıyla kişiyi sadece inanç ve mezhepsel aidatıyla düşünmek ayrıştırmak doğru değildir.  Ayrıca sanıldığı gibi anlatıldığı gibi gerek inanç gerek mezhepler yekpare bir bütün değil farklı sosyal sınıflardan oluşan bünyesinde karmaşık farklılıkları, çelişkileri taşıyan yapılardır.  İnançları yekpare bir bütün olarak görmek ve bu tarza da örgütlenmek gerçekçi değildir.  Bütün inançlardan, mezheplerden yurttaşlarımızı çağımızın örgütlenme tarzı olan üretimdeki yerine ve üretimdeki rolüne göre örgütlenmeyi başarmadıkça bütün toplumsal sorunlarda olduğu gibi Alevilerin sorununa da köklü çözüm bulmak mümkün olmayacaktır.  Global ekonominin dünyayı küçük bir köye dönüştürdüğü günümü dünyasında hayat farklı ırklardan,  uluslardan,  inançlardan, kültürlerden insanları içe geçirerek harmanlıyor.  Artık yeryüzünün en geri kalmış ücra köşesinde bile farklı ırklardan,  uluslardan,  kültürlerden,  inançlardan insanları bir arada, iç içe görüyoruz.  Böyle bir dünyada bizim örgütlenme tarzımız inançsal farklılığı temel alan bir örgütlenme tarzı olamaz.  Böyle bir örgütlenme tarzı ne doğru nede sorunların çözüm aracı olur.  Çağımızın örgütlenme tarzı globalleşmiş uluslar üstü bir kimlik almış global sermayeye karşı farklı inançlardan,  ırklardan, kimliklerden,  halkın global örgütlenmesidir.  Çağımızın sorunları ancak bu örgütlenme tarzıyla çözüle bilinir,  çağımızın sorunların kaynağı olan sermayeden ancak bu mücadele tarzıyla kurtulabiliriz.  Şimdi kendilerine sol hatta sosyalist diyip Alevi yurttaşlarımızı inançsal kimlikleri altında örgütlemeye çalışan insanları görünce üzülüyorum.  Çünkü ülkemizin bütün sorunlarında olduğu gibi Alevilerin sorunları da bu örgütlenme tarzıyla çözülemez.  Bu örgütlenme tarzı bir çözüm aracı olmadığı gibi bir çözümsüzlük kaynağıdır.  (Zamanla önemli ayrışımların,  düşmanlıkların kaynağı haline dönüşebilir.  ) Ülkemizde ki devletin kontrolünde sağ ve sol cephelerde yaratılan bu örgütlenmeler global dünyanın vardığı sonucu göz önüne alarak yapılan örgütlenmeler olmadığı için büyük sıkıntılar yaşamaktayız.  Bu gün ülkemizde Hıristiyan inancından yurttaşlarımızın, Alevi mezhebinden yurttaşlarımızın başına gelen korkunç felaketler bu örgütlenmenin yarattığı insanın eseridir.  Yaşamın çeşitliliğini kabul etmeyen,  kendisinden başka insanların varlığına saygılı oymayan bir insan hem kendisi için hem dünya halkları için sorunun kaynağı olur.  Sorunu böyle anlarsak ülkemizde yaşayan bütün inançlardan mezheplerden insanların üretimdeki rollerine göre ortak örgütlerde örgütlenmelerinin hayati önemini anlarız.  Farklı inançlarda, mezheplerde insanlar ortak örgütlerde birleştikleri zaman ortak bir yaşam kurmaya hazır olur, biri birlerinin farklılıklarına tahammül etme kültürünü ediniriler.  Sırası gelmişken önemli ördüğüm bir konuyu açıklamak istiyorum. 

 Ülkemizde yaşayan farklı mezheplerden, inançlardan yurttaşlarımızın hayatın yarattığı doğal entegrasyonuna karşı çıkmamak lazım.  Bizim karşı çıktığımız zorla baskıyla yapılan entegrasyondur.  Ortak ekonomi, hayat içerisinde yaşayan farklı inançlardan, mezheplerden yurttaşlarımız ortak bir hayat yaratacaktır.  Bu gelişmenin önünde hiç kimse duramaz.  Dolayısıyla geleceği geçmişin problemleri üzerinde inşa etmeye kalkarsak kendimiz bir sorun kaynağı haline geliriz.  Size küçük bir örnek vereyim.  Örneğin İslam'ın ilk yıllarında Ebubekir,  Ömer, Osman'la Ali arasındaki hilafet sorununu bu gün ve geleceği yaratmada belirleyici ayrışım aracı görmenin sıkıntılarını, acılarını hep beraber yaşıyoruz.  Oysa bu olay düzeltilmesi mümkün olmayan bir tarihi haksızlıktır;bu tarihi haksızlığı konuşuruz, tartışırız ama bunun düzeltilmesini programımıza koyamaz hayatımızı ve geleceğimizi bu tarihi haksızlığın yarattığı cepheleşmelere göre şekillendiremememiz büyük bir hatadır.  Hele halkını sonsuzluğa kadar bu tarihi haksızlığın yassını tutmaya yada intikamını almaya adamak akıllı bir topluluğun yapacağı iş değil.  Halkının geleceğini düzeltilmesi mümkün olmayan bu tarihi haksızlığa göre şekillendirmek hem doğru değil hem de gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şey.  Çünkü tarafların tümü yok olmuştur. 

Ülkemizde gerek sağ gerek sol cephedeki örgütlenmelerin büyük çoğunluğu bu tarz tarihi haksızlıklara göre bu günü ve geleceği kurma çabası içerisinde oldukları için bir türlü mutlu olmayı başaramadık.  Bu konuyu önemli bulduğum için biraz açmak istiyorum.  Size bir örnek vereyim.  Örneğin Alevi Kürtlerle,  Sünni Kürlerin ortak kültürel sorunları var.  Her iki mezhepten Kürtlerde kendi inançlarını kendi anadilleriyle yapma hakkından yoksunlar.  Doğal olarak bu her iki mezhepten Kürtlerin inançlarını kendi anadilleriyle yapma hakkını istemeleri onların en doğal hakkıdır.  Bakın bu sorunun çözümüne talip olan bir kesim bu sorunun çözümüyle ilgili nasıl bir tarihi olayı örnek alarak çözüm önermekte;bu kesimin örnek aldığı tarihi olay Çaldıran savaşıdır.  Türk halkıyla Kürt halkının dostluğunda çaldıran savaşında İdrisi Bitlis ile Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'e karşı oluşturduğu ittifakı temel alan ve bunla da yetinmeyerek Kürtlerle Türklerin geleceğini bu ittifak üzerinde inşa etmeyi öneren bir politikanın Alevi Kürde yada Alevi Türk'e nasıl bir yararı olabilir? Böyle bir bakış tarzıyla Alevi bir Kürd'ün Türk'ün desteğini nasıl alabiliriz?Aynı şekilde bu tarihi savaşı temel alarak geleceği bu savaşın üzerinde kurmaya çalışan Alevi Kürt'lerle,  Türk'lerin Yavuz Sultan Selim saflarında gösterdiği dayanışmayı temel alan ve geleceği bu temel üzerinde inşa etmeye kalkan bir hareketin Sünni Kürd'e,   Türk'e ne gibi yararı olacak? Bu anlayışta olan bir birey veya topluluk ortak yaşama hazır olabilir mi? Bu anlayışta olan her iki akımın en büyük yanılgısı geleceği geçmişte yaşanmış bir savaşın üzerinde inşa etmiş olmalarıdır.  Bu her iki akımda yanlış yapmaktadır.  Oya bu ülkede Kürtlerin,  Türklerin geleceği ve birlikte yaşaması Yavuz'la, İdrisi Bitlisi'nin ittifakı yada Şah İsmail'le Alevi Kürt'lerin Türk'lerin ittifakı temelinde olamaz.  Kürt Halkıyla Türk halkının ittifakı yeni yaşam koşulların ve toplumsal sorunların yattığı duruma göre yapılmalıdır.  Çünkü Çaldıran savaşı Osmanlı devletiyle Fars devleti arasındaki bir yayılma, paylaşım savaşıydı.  Bu savaş haksız bir savaştı.  Savaşın her iki cephesinde yer almakta doğru değildi.  Bu haksız paylaşım savaşı Osmanlı devletinin büyük bir coğrafyayı istila etmesinin kapısını açtığı için ayrıca özel bir önemi vardır.  Yüz yıllarca Osmanlı Sünni mezhebini, Fars devleti ise şia mezhebini yayılma aracı olarak kullanıp farklı mezheplerden milyonlarca yoksul Müslüman'ı biri birine kırdırdı.  Bu açıdan da dini devletlerin kontrolünden çıkarmadıkça Müslüman mezhepler arasındaki dayanışmayı kardeşliği sağlamlaştırmak mümkün olmayacaktır.  Bu haksız paylaşım savaşında yavuzun safında yada Şah İsmail'in safında olmakla övünen insanlar, kurumlar bugünü anlayamaz, bu günün sorunlarına çözüm bulacak politikalar üretemez kendileri sorun olurlar.   Üzülerek görüyorum ki hala insanımızın üzerinde etkili olan ruh hali bu.  Daha birkaç gün önce Sünni bir Kürd erkek evlenmek istediği Alevi bir Kürd kızın olayına tanık oldum.  ( kızla,  oğlan biri birini sevmesine rağmen) Her iki ailenin büyükleri bu evliliğe karşı çıktı.  Bu küçük olay bile bize insanlarımızın hala bu günkü yaşamını bile geçmişteki problemlere ve husumetlere göre yönlendirdiğini göstermesi için yeterli kanıt. 

Burada insanlarımızı geçmişin husumetlerden kurtarma görevi siyasetçilerimize aydınlarımıza düşmektedir ama görüyoruz ki siyasetçilerimizde geleceği geçmişin husumetleri üzerinde inşa ederek halkında gerisine düşmektedirler.                                         

http://www.gelawej.org/ sitesinden alınmıştır.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter