0 0
Read Time:6 Minute, 28 Second

 Darbeci çetelerin ucu nereye varıyor? Bu sorunun yanıtını kim biliyor? Örneğin başbakan ya da cumhurbaşkanı biliyor mu?
Genelkurmay Başkanı inanılmaz bir tez canlılıkla “Türk Silahlı Kuvvetleri suç örgütü değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde hata yapan yargı önünde cezasını çeker. Onun için bu tür şeyleri Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkilendirmek beyhude çabadır” diye açıklama yaptı.

 Neden; Türkiye’de olmayan şeyler mi söylendi?

Veli Küçük için, “JİTEM’i kuran” diye bir kavram kullanılıyor, kurduran, kurulmasına, elemanlarının seçilmesine karar veren merciler yok mu? Çatlı’yla yakın ilişkide olduğu süre içerisinde sayın general görevine yükselerek devam ediyordu. Demek ki “Türk Silahlı Kuvvetleri'nde hata yapan yargı önünde cezasını çeker” demek olup biteni karşılayan bir cümle değil.

Sorular dolaşıyor, bağırıyor!

Ülkemizin sokaklarını kanla boyayanlar, darbe tezgâhlayanlar bu serkeşlerden mi ibaret; sanmıyoruz… Ama ucu nereye dayanıyor; katillerin, rüşvetçilerin, nobranların ilişkileri bizim ülkemizle mi sınırlı?

Bu soruların yanıtlarının aranması gereken bir zaman kesitinde ülkenin gündemine türban diye, eskimiş mi eskimiş, köhnemiş mi köhnemiş bir konuyu fırlatıverdiler.
İşçi önderlerinin, Aydınların, devrimcilerin, Alevilerin, Kürt halkının ve aydınlarının, Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink gibi devrimci gazetecilerin katilleri neredeyse türbanla korunacaklar…

Çankaya’ya çıkmış, ülkeyi uluslararası ölçekte temsil etmekte olan bir siyasal simgenin üniversiteye sokuşturulmasından bir gündem olabilir mi?

Oldu.

Cami yap parasını devlet ödesin, namaz kıl parasını devlet ödesin, dinci militan yetiştir parasını devlet ödesin, ama türban üniversiteye girmesin.

Neden?

“Siyasal simge.”

Ötekiler ne?

Anadolu’da yaşmaklı olduğu halde, hafif meşrep görülenler için kullanılan bir deyim var: “Bizim gelin benden kaçar, ağzını kapar kıçını açar.”

Üniversite ülkeden daha mı kutsal, tapınaklar tapınağı mı?

“Üniversitenin paralı olmasını” savlayan YÖK başkanının sözü unutuldu. Unutuldu ülkemizde üniversitenin zaten paralı olduğu gerçeği.

Dikkattttt!

Unuttura unuttura geçirecekler üniversite yasasını.

Sahi bilimsel, demokratik bir eğitim hakkı nasıl olurdu?

Laikliğin zaten olmadığı bir ülkede, “siyasal simge” diye bir şey yaratıp iki ucundan çekerek bir “örtüyü” büyütmekteler. Bu bilerek, seçilerek, planlanarak büyütülmektedir. 12 Eylülcü faşist paşaların mitinglere ellerinde Kur’an’la çıktıkları, dinci gericiliği yükselttikleri bir ülkede, “ordunun dinden, türbandan rahatsız olduğu” yapaylığıyla, çatıştırır gibi yaparak büyütülmektedir. Kürt halkına karşı Hizbullah’ı yaratan, eğiten, besleyen; Kürdü Hizbullah’a öldürten bir kesim, laiklik taslamaktadır.
CHP gibi hayı gitmiş huyu kalmış, deni gitmiş suyu kalmış bir örgüt için, türban tartışmasından daha güzel ne var ki?!

İçinden JİTEM gibi, Şemdinli’deki bombacılar, Veli Küçük çetesi gibi oluşumlar çıkarabilen veya barındıran (bilmiyoruz, kapalı kutu) bir kurum için türban kaymak gibi bir kurtarıcıdır.

İşte ülkemizde politika bu güçler dengesi üzerinden yapılmaktadır.

Türbanı mı konuşacağız? Önce şu rakamlara bakalım.

Türkiye'de ki okul sayısı: 67 bin…
Hastane sayısı: 1220.
Sağlık Ocağı: 6 bin 300…

Peki, ülkemizde diyanetin saptayabildiği kaç cami var? 85 bin…

Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.

Türkiye'deki hekim sayısı: 77 bin…
Peki ülkemizde devletten maaş alan din görevlisi sayısı kaçtır? 90 bin…
Bunun anlamı şudur: Her 900 kişiye 1 hekim, her 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor.
Eğitim-Sen'in verilerine göre Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var.
Ülkemizdeki kütüphane sayısı: 1435…
Türkiye'nin kaç kentinde devlet tiyatrosu var? 13…
Kaç kentte diyanete kayıtlı kuran kursu var? 81…

(Kasabalarda, ilçelerde kayıtsızların sayısı bilinmiyor)
Kayıtlı kursların toplam sayısı kaç? 3852…

Bütün bakanlıkların bütçelerini vermeyeceğiz. Bazı bakanlıkların şöyle:
Kültür ve Turizm Bakanlığı: 632 trilyon… (Lütfen dikkat, bu hem turizme ayrılan pay demektir, hem de sinema, tiyatro, müzik, kitap vb gibi sanatsal alanlara)
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı: 280 trilyon…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı: 249 trilyon…
Çevre ve Orman Bakanlığı: 404 trilyon..
Peki, ülkemizde dinsel bakımdan toplumun sadece bir kesimine hizmet versin diye kurulmuş Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi ne kadar? 1.3 katrilyon…
Bu aynı zamanda 22 üniversitenin toplam bütçesine denktir.

Veriler için Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri

Turan Eser’e teşekkür ederiz

Şimdi “laiklik” diye üzerinde tepişilen kavramın bizim ülkemizde gerçekten var olup olmadığını yeniden düşünür müsünüz lütfen!..

Gerçekte, işleyişte yok olan, ülkemizde örneğin Alevi’yi kapsamayan bir kavram kimin laikliği olabilir ki, dahası nerede var olmuş olabilir ki?

Rejimin kaymak tabakasından başka hiç kimseye yar olmamış bir laiklik, rejimin kaymağını yiyenlerin rahatı için diyanete katrilyonlar ödeyen bir ülkenin laikliği…

Yazık ona!

Türban, şu anda cinayet şebekelerine insan avı için vesileler yaratan 301. maddenin ve akıntısının bir kısmının yeniden gözler önüne döküldüğü pisliğin de üstüne örtülmektedir.

Sivas’ta Madımak Oteli yangınını planlayanlar, uygulayanlar meclisteler. Orada ne yapsınlar diye bekliyorsunuz? Ilımlı İslam, mılımlı İslam Amerika’nın dümen suyunda olacaklar…

AKP ve MHP şimdi üniversiteye türbanla girilmesini yasal hale getirmek için uğraşıyorlar. Sizce ekonomisi çökmekte olan, her yanı yağmalanan bir devlet için, sosyal güvenlik yasası gibi kazıklar kazığı bir yasayı halka kakalamak üzere olan bir devlet için, söyler misiniz bana, türban sevilmez de ne yapılır?

Laik misin?

Dinci misin?

Bunların hangisi çıkacak yasadan sonra emekliğinden kesilecek paradan, sağlığına getirilen ambargodan muaf olacak?

Yazık bizlere!

Böl. Olmadı. Yeniden böl. Olmadı. Aynı yerden bir daha böl.

Biz emekçiler, aydınlar, bilim insanları önce laikliği var etmeliyiz. Laikliğin olduğu yerde, tartışılacak konu bilmelisiniz ki, okula türbanla ya da deniz donuyla girilip girilmemesi değil, daha kaliteli, ülkeyi, emekçiyi, bilimi, sanatı gerçekten ilgilendiren meseleler konuşulacaktır.

Çetelerin bir ucu şovenizmin, ırkçılığın içine iteklenen yoksullara dayanıyor, sahi öteki ucu nereye dayanıyor?

Ey ahali bilen var mı?

Türbanı çene altında, nine bahtından bağlayacak olanlar sahi çeteciliği, çeteleri çene altından bağlasak olmaz mı? Biz Kızılbaşlarda ölüleri öyle bağlarlar da!

Barış üstünüzde olsun!

Kaynak: www.mavidefter.org  

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter