0 0
Read Time:3 Minute, 4 Second

Biz ezilen, göç ettirilen, aç bırakılan geleceksizler. Fakat hep böyle mi gidecek hayat? Elbette bir kurtuluş yolu vardır-olmalı. /Göç etmek, göçertilmek!

Kürdistan’dan İzmir’e, İzmir’den Bursa’ya, Bursa’dan Mersin ve İstanbul’a. Belki daha nereleri. Doğduğun, büyüdüğün, yetiştiğin bir yerden sürgün edilmek! Hele bir de geldiğin bu yerler yabancıysa sana; sen de bu yerlere yabancıysan. Bir de 8-10 kişilik bir aileysen…

Saklanılıp, gizlenilen, yok edilmek istenen, varlığı yok sayılan bir ulus olmak: Varlık ve yokluk arasında süren bir savaşım.

Onur dediği için katledilen; ”Ben asla satmam” dediği için sürgün edilen; köyleri yakılan-yıkılan ve talan edilen Kürdistan’dan göç etmek. Ya korucu olursun, ya da defolursun. Kime karşı korucu olacağım ki ben. Beni ajanlaştırmak isteyeceksin ama nafile. Onurum var benim. Hem de geleceği çalınmış, adı bile inkâr edilmiş çilekeş bir ulusum. O zaman korucu olacağıma göçerim daha iyi. Hele ki göçme sen; göçertirler seni.

Çıktık bir yola, gidiyoruz. Nereye gittiğini bilmediğin-görmediğin diyarlar. Buralarda yaşamak için çalışmak şart. İş yoksa kim evi geçindirecek, diye yiyip bitiriyorsun kendini. Yavaş yavaş umudun tükeniveriyor. Yeni arayışlara giriyorsun. Başka illerde umut arıyorsun. Çocuklar aç. Buralarda da geçinilmiyor ki, bu sefer de başka yere göç.

Özlemini çekiyorsun, köyünü düşünerek. Bizi buraya kadar getiren nedenleri bir bir yokluyorsun hafızanda. Bir film şeridi gibi geçiyor gözlerinin önünden o doğup, büyüdüğün topraklar. İçerlenerek bir sigara tüttürüyorsun o zaman. Türkü çığırıyorsun kendi kendine “De lori lori” Bir of çekiyorsun, ne olacak bizim bu halimiz, diye.

Köye geri mi dönasm, diyeceksin kendi kendine. Sonra yine geliyor o engeller aklına insanın. Bir köy baskınında, köylüleri topluyor köy meydanında askerler. “Gerillaya kim yardım ederse…” diye başlıyor, peşinden köylüleri tümden geçirtiyor dayaktan komutan denen zat. Erkeklik organına ip geçirilip, köyün meydanında araçla dolaştırılan gerillayı hiç unutur mu insan. Tam bir barbarlıktı o günler. Ama hala haberler geliyor Kürdistan’dan buralara. Yine devam ediyormuş baskı ve dayatmalar. Şu korucu olacak ”cahş”lardan elbet bir gün hesap sorulacaktır. Sen ki onurunu, şerefini ayaklar altına aldıracaksın. Asker yerine ev baskınını, köy baskınını, işkenceleri ve tecavüzleri kendi halkından yıllardır ezilen, horlanan halkından birilerine yapacaksın… Bu ihanet, bu alçaklık hiç affedilir mi? Gerçi bizim için savaşanlar şu anda pasifize ettiler kendilerini, halklara barış diye silah bırakarak.

İşte bu nedenledir ki, devlet canhıraş bir biçimde saldırıya geçti. Zalimce, zulmediyor.

Yine geçenlerde Şırnak’ta iki kişi daha faili meçhule gittiler; gerillaların cesedini parça parça kesmiş Tim’ler; 12 yaşında neydi adı, Uğur’du galiba, hani milis diye babasıyla katledilen fidanımız; operasyonlar yine başlamış, halk huzursuz, bombalar uçuyor köyümüzün, evimizin üstünden, uyuyamıyoruz korkudan. Meğerse hepsi yalanmış, ”Demokratikleşiyoruz” vs. palavraları. Aslında ben-biz Kürdistan’da değil sadece, bu geldiğimiz diyarlarda da insanca yaşayamıyoruz ki; Kürdistan’da savaş! Buralarda da açlık! Kürdistan’da da açtık ama orası yine kendi yurduydu insanın. Ekip biçecek tarla mı kaldı mayınlardan. Yol çıkışsız gibi görünüyor. Nereye gittiği belli olmayan bir hayat. Dışarısı da böyleymiş. Nereye gideceğim, nereye? İnsanlar umut arıyor, başka başka yerlerde. Yaşamı bozuluyor bizim gibi geleceksiz olan çocuklarımızın.

Geçenlerde galiba Belediye’den gelmişler mahallemize. Yıkım var demişler. Gecekondular kaçak diye. Yıkıma geleceklermiş. Yakında gelirler. Ya benim yurdum yok mu? Gidip başımı rahat rahat koyacağım bir yastığım.

Lanet olasıcalar. Kürdistan’da evlerimizi yakıp-yıkıp yerle bir ettiğiniz yetmediği gibi, şimdi burayı da yıkacaklar. Şu karşıdaki villalar da kaçak değil miydi? Orada Belediye başkanının akrabaları ve zenginler oturuyormuş. Zenginler… Tamam, her şey anlaşılıyor galiba. Ezenler ve ezilenler. Biz ezilen, göç ettirilen, aç bırakılan geleceksizler. Fakat hep böyle mi gidecek hayat? Elbette bir kurtuluş yolu vardır-olmalı. SAVAŞMAK! Barışı savaşarak getireceğiz halklara, insanca yaşamı. İşçi, emekçi, erkeği, kadını, genci, yaşlısı herkesin özgür olacağı bir dünya elbet mümkündür diyordu bir genç. Hakkı var. Doğru söylüyordu. Televizyonda izlemiştim geçenlerde, Aydos’ta halk birleşmiş gecekondu yıkımına karşı, işçiler alanlara çıkmış şalter indirmiş haklarını almak için. Kazanmak için mücadele etmek gerekiyormuş. Yok başka çıkış, yok. MÜCADELE etmekten başka.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter