0 0
Read Time:5 Minute, 16 Second

Sinan Deniz / Emperyalist kapitalizm, girdiği bunalım ve krizler yüzünden çıkar sağlayacağı her alanı hedef tahtasına çaktı. Vurdu, yıktı ve yok etti-ediyor da.

Spekülatif savaş yöntemlerini yenileyerek inşa ediyor diğer halklar üzerinden kan dökerek. Küçücük bir canlıyı büyük bir dev gibi gösterip, fenomenleştirip aksiyon ve heyecan katıp korku duvarı örüyor beynimizde. Kürdistan’da ise sömürgeci Türk burjuvazisi de sürekli bir baskı, katliam ve saldırı halinde. Tecavüzün, kaçırmanın, bombalamanın ve terörün her yönünü kullanmaktan sakınmadı.

Gelinen son durumda düzen kendini yeniden ve yeniden girdiği krizlerde üretiyor. Bir şekilde kriz ve bunalımların içerisinden çıkmasını beceriyor artık.

Kürdistan özgürlük mücadelesi bayrağını açan ve taşıyan PKK çizgisi, bir halkın varlığının asmbolü olmuştur. Ezen, sömüren Türk sermayesine karşı militan bir rota izlemiş ve bu devrimci çizgi sayesinde milyonlarca insanı arkasına almıştı.

Devrimci sosyalizm idealinin yavaş yavaş sönümlendiğini ve bu evrede bulunduğunu düşünmeye başlayanlar bugün “düzen içi çözüm” arayışı içine girme peşindeler.

Devrimci mücadeleye ilk atıldıklarında veya başladıklarında ortaya koydukları gaye ve şiarların gerisin geri artık savunusunu yapmalarını bırakalım bilakis, o tarihi bile sahiplenmeyi bir kenara itme telaşındalar.

Milyonlarca insanı uyandırıp mücadele ile harekete geçiren bir mekanizma stratejik alan, Bağımsız Özgür Kürdistan ufkundan vazgeçip, şimdi Anayasal çözüm yollarına düşüyor ve Kürt ulusunu, bu düzen içi gerici eksene itip, kapitalizmle birlikte yaşamaya çağırıyor.

Dün düşman güçler dediği, sömürgeci dediği, yağmacı ve talancı olarak gördüğü düzeni bugün de dost buluyor kendisine. Kürdistan’ı kana bulayan, tankları ve toplarıyla köylerimizi yakıp-yıkan ve bizi göç etmeye zorlayan AB-ABD ve işbirlikçilerini çözüm kapısı ilan ediyor.

Zalimin zulmüyle, Kürt ulusu yok sayıldığında ve asimilasyon edildiğinde, inkâr edilip katledildiğinde, serhıldanlaşan bir halkın biriken ve kabaran öfkesiyle patladı kendisine karşı. Savaşma kararlılığı ve iradesi ile Kürt işçi ve emekçileri, yoksul köylüleri harekete geçiyordu. Küçük çocuklar ellerinde sapanları savaşıyorlardı vizyonları uğruna.

Sovyet sosyalizminin çöküşü ile palazlanan, komünizme karşı başlatılan haçlı seferleri giderek daha güçlü mevziler kazanmaya başladı. Fakat bu güç büyümesi ve gelişmesi tabii ki küçümsenmemelidir. Ama yıkılması ve yeniden sosyalist bir dünyanın kurulması bir o kadar da imkânsız değildir. Nasıl ki, 1. ve 2. dünya savaşları çıkar savaşlarına dönüşmüş ve o savaşlarda milyonlarca insan katledilmişse ve o savaşlar karşısında sert, çetin, inatla durmayı başararak Hitler faşizmi tarihin çöplüğüne atılmışsa Bolşevikler tarafından, işte bu topraklarda da hala umudu diri tutmanın; zaferi, işçi ve emekçi halkların lehine çevirmenin olanakları vardır.

Fakat PKK anti-emperyalist ulusal kurtuluşçu mücadelenin mimarı ve pratisyenliğini o uzun savaş kararlılığını bugün farklı bir yöne çevirmiş, dostu ve düşmanı karıştırıp düşmanı dost göstermektedir. Kürdistan dağlarında yanan isyan ateşi, barış ateşinin elçisi İmralı Partisi’nin eliyle sermaye düzenine veriliyor hem de tek taraflı. Devrimci kurtuluşçuluğu bir kenara atıp, Anayasal düzen sınırları içinde kültürel haklara daraltılmış siyasal çözüm önerileri ile Özgür Kürdistan hayali, hayalileştiriliyor Öcalan önderliğinde. Bugün ne gerillanın silah bırakması ne silahlı ateşkes çözümdür, ne de masaya oturup siyasal bir düzen içi çözüm, gerçek devrimci bir çözüm değildir. Tabii ki bu yola girmenin ya da bu yolu seçmenin arka planları da vardır. Öyle kolay görülmemesi gereken hususlar olmuştur. Kürt yoksul işçi ve emekçilerini sahiplenen PKK çizgisi ’93 Ateşkesi ile birlikte yeni bir rotaya oturmanın zeminini döşemeye başladı. Kürt özgürlük mücadelesi bu güne Kürt burjuvazisinin uzlaşma çizgisini reddederek ve emperyalizmi karşısına alarak ilerledi. Ama bu süreçte ise Kürt burjuvazisi ile Türk burjuvazisinin çıkarlarını birleştirme planını devreye sokma yolundadır.

1999 yılında Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi ve bugün siyasal çözüm önerilerinin ilk çeltiği ’93 ateşkesinde atılmıştı. Gelinen yerde ulusal özgürlük mücadelesinin yoksul köylü, işçi ve emekçi tabanına dayalı halkçı-devrimci karakteri belirgin biçimde geri plana düşmüş, ulusal hareket en saf biçimiyle ulusal istemler çizgisine oturmuş, bu anlamda ulusal burjuva karakteri belirgin biçimde ön plana çıkmıştır.

Bunun bir yansıması ve göstergesi olarak, PKK Kürdistan toplumuna ilişkin sınıfsal kategorileri neredeyse anmaz olmuştur. PKK için artık bir bütün olarak “Kürtler”, “Kürt toplumu” ve “Kürt kimliği” vardır. “Kürt toplumu”nda çıkarları birbirine taban tabana zıt uzlaşmaz sınıflar değil, her sınıftan “yurtseverler” ve her sınıftan “ulusal hainler” ya da “sömürgeciliğin ajanları” vardır. Yine bunun bir uzantısı olarak, Kürt büyük burjuvazisi ve toprak sahiplerine karşı ve ulusal hareketin esas yükünü taşıyan yoksul köylülük ve şehir emekçilerinin sınıfsal çıkarları doğrultusunda herhangi bir propaganda-ajitasyon yapılmamaktadır. Aynı şekilde, Kürt emekçileri Türk burjuvazisinin yalnızca ulusal baskı ve zulmüne karşı uyarılmakta ve eyleme çağrılmakta, sınıfsal çelişkiler ve bunun ürünü istemler görmezlikten gelinmekte, kullanılmamaktadır.

Tüm bunların bir ifadesi ve sonucu olarak, devrimci temeller üzerinde gelişen bir ulusal özgürlük mücadelesinin temel ayırt edici özelliklerinden biri olan halkçı-devrimci sınıf çizgisi neredeyse kaybolmuştur. PKK devrimci bir halk hareketi kimliği yerine, saf şekliyle bir ulusal hareket kimliğini ön plana çıkarmış, onu geliştirmeye yönelmiştir. (…) (Ulusal Hareket ve “Siyasal Çözüm” Üzerine, EKİM 3. Genel Konferansı, Mart 1995)

Bugün ise aynı yerden devam edecek olursak gelinen aşamada, ulusal talepler kültürel istemler derekesine indirgenmiştir. Kopenghang kriterleri ve AB kriterleri esas alınmaktadır. Uzun savaş yılları, psikolojik bir yıpranma, yorgunluk yaratabilir insanda. Fakat geri bir çizgi savunusunu asla doğurmaz da-doğurmamalıdır. “O zamanlar 93 Ateşkesini değerlendiren İmralı Partisi Öcalan, o sürecin gerillalar için “eğitim ve yenilenme süreci” olarak lanse etmişti”. Ne oldu da birden çözüm önerileri adı altında kültürel taleplere indirgendi ulus sorunu.

Bu barış sürecini sahiplenmek Türk burjuvazisi ile işbirliğine girişmek, halkçı-devrimci çizgiyi reddetmek anlamına gelir-geliyor da.

Kürt sorunu siyasal bir sorundur ve tüm siyasal sorunlar gibi ancak siyasal bir çözüme konu olabilir. Sorunun en özü ve kritik noktası, bunun nasıl bir siyasal çözüm olacağıdır. Bu ise, toplumdaki sınıfların çeşitliliği ölçüsünde yanıtı farklı farklı olabilecek bir sorundur. Yine de buna toplumdaki ezen-ezilen sınıflar kutuplaşması ekseninde temelde iki ana yanıt verilebilinir.

Ya, emperyalist egemenlik ilişkilerine dokunmayan ve kurulu toplumsal düzenin sınıfsal çerçevesini esas alan, bu temel üzerinde yeni siyasal düzenlemeleri ve bunun anayasal bir dayanağa kavuşturulmasını amaçlayan, bir başka ifadeyle, ulusal eşitsizlikleri şu veya bu ölçüde giderecek biçimde mevcut düzenin reformdan geçirilmesine dayanan bir çözüm… Bu bir “siyasal çözüm”dür; sorunun düzen içi, reformcu, anayasal çözümüdür.

Ya da, sorunu, sömürgeci egemenliği iç ve dış dayanaklarıyla yıkmak ve kurulu düzene son vermek yoluyla, yani mevcut sınıf ilişkilerini temelden değiştiren bir devrimle çözmek. Bu da bir “siyasal çözüm”dür; sorunu kurulu düzeni aşan devrimci çözümüdür.

Keza bu ikincisi devrimci çözümdür, kurulu düzeni yıkacak ezilen Kürt işçi ve emekçilerinin istem ve taleplerine yanıt verecek olan tek alternatiftir. Devrimden ve sosyalizmden yana, ulusların hak eşitliğini savunan, sistemi temellerinden sarsacak ve nihai kurtuluşun anayasal düzende “siyasal çözümde” değil, “devrimci siyasal çözümde” olacağı bilinciyle hareket etmeliyiz. Çıtayı reformizme, parlamentarizme, burjuva egemenliğinin devamına değil, ulusların kendi kaderlerini tayin edeceği, özgür yarınlara, bağımsızlık ve kurtuluş yoluna, sosyalizme bükmeliyiz.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter