0 0
Read Time:6 Minute, 26 Second

27 KASIM ULUSAL DİRİLİŞ

A. AGİRİ
PKK 27 Kasım 1978’de Lice’nin Fis köyünde kuruldu. Kuruluşla birlikte 26 yıllık bir tarihsel süreci geride bıraktık. Kuşkusuz bu tarih yaşanmış bir süreçtir. Acılarıyla kahramanlıklarıyla başarı ve başarısızlıklarıyla yaşayanların hafızalarına ve duygularına kazınmıştır. Bunu söylemek bu tarihe sorumlu yaklaşmanın da gereğidir. Konumuna ve keyfine göre tarihi yorumlamak, gerçekleri saptırmak ya da başka türlü göstermek benimsenecek bir tarz değildir ve her şeyden önce ahlaki bir değer ifade etmez.

PKK’nin kuruluşunu daha iyi anlamak için 27 Kasım öncesi ve sonrası için de bir kaç hususun altını çizmekte yarar vardır. PKK öncesinde ve sonrasında Ulusal Kurtuluş hareketleri vardır. Bunlardan en önemlileri 1920–1940 yılları arasında yerel ve bölgesel çapla sınırlı olan hareketlerdir. Ancak bu hareketler etkili ve uzun ömürlü olamamışlardır. Zaman ve mekan olarak da dar ve sınırlı kalmışlardır. Yenilgi bu hareketler için kaçınılmaz bir son olduğu gibi, toplumsal yapı üzerindeki etkileri çok kısa bir sürede silinmiştir, sergiledikleri büyük kahramanlık ve fedakarlıklar adeta unutulmuş, unutturulmuştur. 1970’lere kadar bunların izine rastlamak nerdeyse imkansız bir hal almıştır. Bu hareketler nezdinde yaşanan her yenilgi beraberinde imha ve inkarı kat be kat arttırmıştır. Bu yaşananlardan dolayı 1940–1970 arası dönem, ulusal durgunluk ve kırılmanın yaşandığı bir dönem olmuştur.

1970’lere gelindiğinde uluslararası gelişmelere paralel olarak Türkiye devrimci ve sosyalist hareketinin gelişmesiyle birlikte Kürtlerin varlığı ve yokluğu teorik tartışma konusu olarak bir grup öğrenci gençlik ve çok az sayıda Kürt aydınları tarafından gündeme getirildi. 1970’lerle başlayan bu dönem ayrıca Türkiye ve Kürdistan’da devrimci, demokratik ve sosyalist hareketinin en örgütlü olduğu dönemdir. Örgütlenme için muazzam olanaklar vardır. Devrim, demokrasi ve sosyalizm istemleri kitlelerin ilgi odağıdır. Örgütlenme için muazzam imkan vardır.

Yine bu dönem iç içe gelişen Türkiye devrimci hareketi ile Kürt ulusal hareketinin ayrışma ve saflaşma dönemidir. Anılan bu gelişmelerle birlikte 1970’lerin ikinci yarısına gelindiğinde PKK ile birlikte birçok Kürt grup ve hareketlerinin oluştuğu görülmesi gereken bir başka gerçektir. Bu hareketler ortaya çıktıklarında teorik söylemleri ve ciddi tespitleri ile kısa bir zamanda hatırı sayılır bir kitle potansiyeline ulaşıyor. Gelişmeleri sınırlı oluyor ve kısa bir süre sonrada duruyor. 12 Eylül ile birlikte varlıkları kağıt üzerinde devam etse de fiili olarak örgütsel yaşamları sona erdi. Gerçekten iş onlara kalmış olsaydı söylediklerinin arkasında durmamanın getirdiği sorumsuzluğun sonucu olarak Kürt halkına yeni bir 1940–1970 arası karanlığı yaşatacaklardı. Bu pratik ile Şeyh Sait’in düşman karşısında boyun eğmeden çarpışarak yenilmesinin şerefli mirasına benzemeyen teslimiyetçi ve tasfiyeci bir mirası gelecek kuşaklara bıraktılar.

Belirtildiği gibi Kürdistan’da 27 Kasım öncesi ve sonrası sömürgeciliğe karşı halk hareketleri vardır. Ama uzun süreli bir varlık gösteremedikleri gerçeğin ta kendisidir. Şu anda bile bu hareketlerin varlıkları veya yoklukları ayrı bir tartışma konusudur.

Evet, 27 Kasım’dan bu güne 26 yıl geçti. O günden bugüne PKK gündemdedir. İçerde dışarıda olumlu ve olumsuz yanlarıyla tartışılıyor, daha da tartışılacak. Daha çok ret ve inkara dayalı yapıcı olmayan eleştirilerle 27 Kasım ruhu karartılmaya, özünden boşaltılmaya çalışılıyor. Bu tarzı benimseyenlerin ise Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi döneminde en çok ihanet ve teslimiyet çizgisine bulaşanlardan çıkması ise bizler için hiç şaşırtıcı değildir. Bu ihanet korosuna katılıp da 27 Kasım PKK’si ile Öcalan sistemine dayalı İmralı Partisi arasında benzerlikler kuran sözde yurtsever ve örgütlere ne demeli? Peki, 27 Kasım ruhunu öldürmek, teslimiyete çanak tutmak onlara ne kazandırır? Tasfiyecilik, teslimiyet ve ihanet sınır tanımıyor. Elbette buna karşı durulmalı ve teşhir edilip boşa çıkarılmalıdır. Karşı duruş örgütlenmelidir. Bu ise 27 Kasım PKK’sının tarihini ret ve inkar etmekle olmaz. Bunlar PKK kurulduğundan günümüze kadar direnişe karşı geliştirilen ayak oyunlarıdır. PKK tarihi incelendiğinde direnişin zafere, teslimiyetin ise ihanete götürdüğünün sayısız örneklerini görmek mümkündür. 12 Eylül’de Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin dayatılan tasfiye ve ihanete karşı sergiledikleri direniş çizgisi ile Şahin Dönmez ile başlayıp Öcalan ile biten ihanet ve teslimiyet çizgisi arasındaki farkı anlayamayanların, 27 Kasım ruhunu anlayabilmeleri mümkün değildir.

PKK, ulusal birliği en küçük atomuna kadar parçalanmış, her türlü ulusal duygu ve düşüncelerin yok edildiği bir süreçte kuruldu. Bunun için 27 Kasım ulusal imha ve inkara karşı başkaldırı ve ulusal dirilişin başladığı gündür. 27 Kasım’da kurulan PKK direnişi esas alan, dayatılan tasfiye ve teslimiyeti boşa çıkaran sayısız ulusal ve toplumsal değerlerin ifadesidir. 70’lerde varlığı ve yokluğu tartışma konusu edilen bir ulusun imhaya karşı dirilişidir. Eğer Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin varlığı kabul ediliyorsa, işte bu 27 Kasım PKK’si sayesindedir. Varlığı bile kabul edilmeyen bir ulusun ulusal sorununun uluslararası platformlara taşınmasıdır.

Bütün bu görüşler ışığında PKK hareketi eksikleriyle, hatalarıyla devrimci bir Kürdistani örgüttü. Ama 1978–1999 arası PKK ile 1999 sonrası PKK ve ardıllarının aynı olduğunu düşünmek hata olacaktır. En baştan itibaren Apo’nun zayıf kişiliğinde ifadesini bulan kariyerizm, kirli burjuva pazarlık yöntemleri ve iktidar hırsı yani Apoculuk ile Kürdistan davası için mücadele eden ve ölen devrimci, sosyalist, dürüst, samimi arkadaşlarımızın oluşturmaya çalıştığı çizgi nasıl aynı değilse, bu iki eğilimin ilk başta aynı yerde toplanmış olması da bir o kadar doğaldı. Savaşın şiddeti ile birbiriyle hesaplaşması ve ayrışması geciken bu iki çizgi bugün net bir şekilde karşı karşıya durmaktadır. Bir yanda işbirlikçilik ve teslimiyetin politik ve ahlaki ifadesi olan Apoculuk, diğer yanda devrimci, sosyalist ve Kürdistan’ın bağımsızlığından ödün vermeyen, sömürgecilikle uzlaşmayan Kemallerin, Hayrilerin, Mazlumların çizgisi…

PKK tarihine doğru ve gerçekçi bir bakış nasıl olmalıdır? Bu soruya verilecek yanıt aynı zamanda bir yöntem belirlemesini beraberinde getirecektir. Bizler PKK tarihini bir bütün olarak iyi veya kötü değerlendirmeyeceğiz. PKK tarihini süreklilikler ve kopuşlar içinde ele alacak, hatalarımızı ayıklayarak, doğruları sahiplenerek hem gerçekçi hem de devrimci bir tarih anlayışına varacağız. Bu çabayı ise akademik kariyer ve entelektüel gevezelik için değil, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini yeniden toparlamak ve inşa etmek için yapacağız. Ne reformistler ve “yorgunlar” gibi PKK tarihini ret ve inkar edecek, ne de abartıp fetişleştireceğiz…

Yaşasın 27 Kasım Direniş Ruhu…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
News Reporter